“Bartın eğitiminin hizmetinde olmaya devam edeceğiz”

Bartın Valisi Sinan Güner ve yaklaşık 1 ay önce göreve başlayan İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Yılmaz Çandıroğlu’nun eğitime olumlu bakışlarının ve projelerle eğitimin çıtasını yükseltmek konusunda kararlı olmalarının kendilerine umut verdiğini söyleyen Türk Eğitim-Sen Bartın Şube Başkanı Sezai Hangişi, “Eğitim ortamlarında adaletin sağlanması, mülakatın kaldırılması, liyakatın geri gelmesi, sınavlı atama ile okul idarecilerinin belirlenmesi, sonuçta iş barışının tesisi ve biraz da moral ve motivasyonla emin olun Bartın eğitimi kısa sürede yukarı basamaklara çıkar. Bu konuda en büyük şansımız şu ana kadar gördüğümüz kadarıyla; geçen yıl göreve başlayan Sayın Valimizin ve 1 ay önce göreve başlayan yeni İl Milli Eğitim Müdürümüzün eğitime bakışlarının olumlu olması ve projelerle eğitimin çıtasını yükseltmek konusunda kararlı olmaları bize umut veriyor. Biz Türk Eğitim-Sen camiası olarak da Bartın eğitiminin hizmetinde olmaya devam edeceğiz.” dedi.
Bu haber 2019-06-25 15:52:36 eklenmiş ve 210 kez görüntülenmiştir.

 

Hangişi, Bartın ve ülke eğitimini değerlendirdi

 

Erkan Hızoğlu

 

2018-2019 eğitim-öğretim yılının sona ermesi dolayısıyla açıklamada bulunan Türk Eğitim-Sen Bartın Şubesi Başkanı Sezai Hangişi Bartın ve ülke genelindeki eğitim durumunu değerlendirdi.

 

Bartın şehir merkezindeki okullarda hiçbir Türk Eğitim-Sen’li okul müdürünün olmadığını ve il genelinde de sendikaya bağlı 5 okul müdürünün olduğunu ifade eden Hangişi, “Eğitimciler adına ötekileştirmenin, kıyımın, ayrımcılığın, haksızlığın, hukuksuzluğun en üst seviyede yaşandığı, siyaset mekanizmasının tüm eğitim camiasına bir fiil karıştığı 2014 yılından bu yana eğitimde başarı çıtamız düşüş yönünde devam ediyor. Hatırlayacağınız üzere; başta ilimiz olmak üzere ülke genelinde çok sayıda kariyer sınavlarıyla görev başına gelen okul idarecileri görevlerinden alındılar. O süreçte İlimizde 6 aydan daha az çalışan Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri daha tanımadan arkadaşlarımıza mülakatta 75 puanın altında vererek idarecilik haklarını ellerinden aldılar. O zaman için; bu olumsuzluğun sorumlularının kendileri de itiraf ettikleri gibi kıyımın en fazla olduğu il maalesef Bartın oldu. Şöyle ki o yıldan bu yana Bartın merkez ilçe belediye sınırları içinde hiçbir okulda Türk Eğitim-Sen’li okul müdürü yok. İl genelinde de sadece 5 tane Türk Eğitim-Sen’li okul müdürü var. Bu durum kıyımın, ayrımcılığın, ötekileştirmenin vehametini ortaya koyuyor.” dedi.

 

“Bartın olarak kaybettiğimiz ortada”

 

Bir ilin eğitiminin birkaç kişinin, bir zümrenin heva ve heveslerine kurban edilemeyeceğini belirten Hangişi, Bartın eğitimin camiasını şöyle değerlendirdi:

 “2015 yılı Haziran ayında okulların kapanışında bu kıyımlar sonrasında şu cümleyi kurmuşuz; ‘Bunun sonucunu hep beraber göreceğiz, geçen yıllarda gerek TEOG gerekse üniversite sınavlarında derece yapan ilimizin bu süreçten sonraki durumunu çok merak ediyoruz. Gönül ister ki başarı her zaman devam etsin. Ama adaletin olmadığı yerde huzurun, mutluluğun, başarının olmayacağı aşikardır.’ Yıl 2019 geldiğimiz bu günde gönül isterdi ki biz haksız çıkalım ama maalesef olumsuz sonuçlar ortada.  Ben 28 yıllık meslek hayatımda böyle bir kıyımın yaşandığı dönem hatırlamıyorum, benden olmayan yaşamasın mantığının bu derece somutlaştığı bir dönem hatırlamıyorum. Eğer varsa birileri lütfen açıklasın. Bir ilin eğitimi birkaç kişinin, bir zümrenin heva ve heveslerine kurban edilemez. Bir sendika yetkili olacak diye eğitim camiası bu kadar tarumar edilemez, edilmemelidir de. Geldiğimiz süreçte Bartın olarak kaybettiğimiz ortada. Oysa ki Bartın Eğitim camiasının resmine bakarsak; binalarımız çok güzel, okullarımız fiziki anlamda çok yeterli, ufak tefek eksiklikler olsa da gerek il özel idaresi gerek yerel yönetimler bu eksikliklere duyarlı davranarak gidermekteler. Okullarımızda; sınıflarımızın çoğu 20-25 kişilik, merkezde 30-35 kişilik düzeyde ve ülke ortalamasnının altında ve iyi sayılır. Eğitim-öğretim kadrosuna bakarsak güzel bir kadromuz var, il norm kadromuz yeterli düzeyde yani başarının gelmesi için her şart müsait.

 

“Bartın eğitiminin hizmetinde olmaya devam edeceğiz”

 

Olması gereken; eğitim ortamlarında adaletin sağlanması, mülakatın kaldırılması, liyakatın geri gelmesi, sınavlı atama ile okul idarecilerinin belirlenmesi, sonuçta iş barışının tesisi ve biraz da moral ve motivasyonla emin olun Bartın eğitimi kısa sürede yukarı basamaklara çıkar. Bu konuda en büyük şansımız şu ana kadar gördüğümüz kadarıyla; geçen yıl göreve başlayan Sayın Valimizin ve 1 ay önce göreve başlayan yeni İl Milli Eğitim Müdürümüzün eğitime bakışlarının olumlu olması ve projelerle eğitimin çıtasını yükseltmek konusunda kararlı olmaları bize umut veriyor.  Biz Türk Eğitim-Sen camiası olarak da Bartın eğitiminin hizmetinde olmaya devam edeceğiz. Elimizden ne geliyorsa daha fazlası ile yapmaya hazırız. Yeter ki adalet olsun, iş barışı sağlansın, ötekileştirme bitsin, ayrımcılık kalksın, liyakat sağlansın.

 

“Sorunlar eğitimimizin niteliğine olumsuz etkiliyor”

 

Ardından da ülke genelinde bir değerlendirmede bulunan Hangişi, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Ülkemiz genelinde eğitimi değerlendirirsek; 2018-2019 Eğitim-Öğretim Yılı ne yazık ki eğitim çalışanlarının yıllardır süre gelen sorunlarına çözüm bulunması anlamında yeterli adımların atılmadığı bir dönem oldu. Derslik ve öğretmen açığından, yönetici atamalarına, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetten, okullara ayrılan ödenek yetersizliğine, ders materyallerinin azlığına, okullaşma oranlarının düşüklüğüne kadar birçok alanda yaşanan sorun eğitimimizin niteliğine olumsuz etki etmeye devam etti.

 

“60 bin öğretmen ataması yapılmasını istiyoruz”

 

Hükümet ne yazık ki 2019 yılında eğitimin ihtiyaçları doğrultusunda atama bekleyen öğretmenleri göz önünde bulundurmamış ve şu ana kadar sadece 20 bin atama yapmıştır. Bakanlık, önümüzdeki süreç için de toplamda ne kadar atama yapılacağını duyurmamıştır. Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre ülkemizde ücretli öğretmen sayısı 74 ilde 83 bin 783’tür. Türkiye genelinde baz alındığında, ücretli öğretmen sayısının 100 bin  civarında olduğu görülecektir.  Ücretli öğretmenlik adeta asal istihdam modeli haline gelmiştir. Eğitim fakültesi ve diğer lisans mezunlarının dışında, iki yıllık meslek yüksekokulu mezunları da ücretli öğretmen olarak derslere girebilmektedir. Bu noktada formasyona sahip olmayan insanların hangi bilgi ve donanımla derslere girdiği bir muammadır. Üstelik bu istihdam yönteminin hiçbir maddi kazancı yoktur, sadece modern köle gibi çalıştırma esası üzerine kurulmuştur, ücretli öğretmenler hiçbir özlük hakka sahip değildir. Dolayısıyla geleceği olmayan bu uygulamanın verim ve kalite açısından büyük arazlar doğurduğu artık görülmelidir. 

 

“MEB sözleşmeli öğretmenlere verilen söz yerine getirmeli”

 

Milli Eğitim Bakanlığı 2016 yılında çıkardığı bir KHK ile yeniden sözleşmeli öğretmenliği getirdi. O tarihten bu yana Bakanlık kadrolu öğretmen alımı yapmamaktadır. Sözleşmeliliği mülakat ile birlikte geri getiren MEB’in, bu uygulamayı kaldırması en öncelikli taleplerimizdendir.  Sözleşmeli öğretmenlerin özlük hakları yönüyle ciddi sıkıntıları bulunmaktadır. Tayin isteyemeyen, aile bütünlükleri bozulan, çocuklarının yanında olamayan sözleşmeli öğretmenler büyük dram yaşamaktadır. Üstelik bu şekilde aile bütünlüğünü esas alan Anayasa’nın 41’inci maddesi ihlal edilmektedir.  Özür grubu tayin başvuruları ağustos ayında başlayacaktır. Bakanlığın en azından sözleşmeli öğretmenlere verdiği sözü TBMM tatile girmeden yerine getirmesi gerekmektedir. Aksi taktirde 2016 yılında göreve başlayan öğretmenlerin bu yaz döneminde eş durumundan dolayı tayin isteme hakları ellerinden alınacaktır.  Tabi ki ana talebimiz bakidir: Sözleşmeli ve ucube mülakat yöntemi kaldırılmalı, tüm öğretmenler aynı haklara sahip olarak kadrolu olarak atanmalıdır. 

 

“Görevlendirmeler yazılı sınav sonucuna göre yapılmalı”

 

Bilindiği gibi 2014 yılından bu yana yönetici atamalarında yazılı sınavın ardından mülakat yapılmaktadır. Bu durum yönetici atamalarının adil, şeffaf yapılamamasına yol açmaktadır. Zira geçmişteki mülakatlarda torpil listeleri oluşturulduğuna, liyakatli, ödüllü, ehil insanların değil; yandaşların görevlendirildiğine, mülakat komisyonlarının ciddi hak gasplarına yol açtığına tanıklık ettik.  Sendikamız yıllardır yönetici atama mülakatlarının kaldırılmasını talep etmektedir. Bu talebimizi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a da iletmiştik. Buna rağmen mülakat uygulaması ısrarla devam etmektedir. Bakanlık yönetici atama süreciyle birkaç ayda birkaç kez değişiklik yapsa da, mülakatı kaldırmamıştır.  Yönetici atama yazılı sınavı 21 Nisan tarihinde yapılmıştır. Bu sınavın ardından mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yönetici mülakatlarında güvenlik soruşturması temiz olan adaylara mülakat puanı olarak yazılı sınav puanının verileceğini söylemiştir. Bu sözün yerine getirileceğine yönelik inancımız güçlüdür. Dolayısıyla mülakat sonuçlarını titizlikle inceleyeceğiz. Umuyoruz ki, hak gaspları yaşanmaz. Aksi taktirde hak gasplarını en yüksek perdeden dile getirip, hukuki yollara başvururuz.   Şube müdürü yer değiştirmeleri bir yıl daha ertelenmiştir. Hak kazanan şube müdürlerinin yer değiştirmelerinin ertelenmesi, eğitim camiasında huzursuzluğa neden olmuştur. Bu şekilde MEB’de huzurlu çalışma ortamı sağlayamazsınız, adalet sözlükte yer alan bir kelime olarak kalır. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; yönetici atamalarında mülakatın tamamen kaldırılarak, görevlendirmelerin sadece yazılı sınav sonucuna göre yapılmasıdır. Şayet huzurlu, mutlu, verimli, kaliteli, başarılı okullar hedefliyorsak, tüm bu hususların yöneticiden geçtiğini unutmamalıyız. Şu anki torpilli yöneticilerle okulların içinin boşaltıldığı, hak ve hukuk gaspı gerçeği de göz önünde bulundurulmalıdır. Öte yandan Bakanlığın son bir kaç ay içerisinde, yönetici atama süreciyle ilgili yaptığı değişiklik ve ikircikli tutumlar da eğitim kamuoyunda kaygılara ve “ne oluyor?” Sorularına neden olmuştur. Geri çekilen yönetici atama takviminin aynıyla tekrar yayınlanması, takvimin hiçbir gerekçe sunulmadan değiştirilmesi, yine makul açıklama yapmaya gerek duymadan şube müdürü nakillerinin  ertelenmesi, süresini dolduran okul yöneticileri için yönetmeliğin değiştirileceği haberleri hakkında açıklama yapılmaması gibi durumlar, eğitim çalışanları tarafından endişeyle izlenmekte ve ‘MEB de eski alışkanlıklar devam mı ediyor?’ sorusunu akla getirmektedir.

 

“İş güvencemize kimse dokunmasın”

 

MEB tarafından hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu şu anda Maliye Bakanlığı’ndadır. Ne zaman kamuoyuyla paylaşılacağı ise net değildir. Talebimiz; Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun en kısa sürede paydaşların görüşlerine açılmasıdır. Kanun taslağını henüz görmemekle birlikte, kanunu desteklemek için çok önemli bir şartımız vardır: Kanunda 657 sayılı DMK’dan kaynaklanan haklarımıza dokunulmamalıdır! Burada en önemli hakkımız iş güvencemizdir. İş güvencesine dokunmak gibi bir hata yapılırsa, Türk Eğitim-Sen olarak meydanlara ineceğimizden kimsenin kuşkusu omasın.

 

“Her gün öğretmene şiddet haberleriyle sarsılıyoruz”

 

Bu kanunda olması gereken en önemli hususlardan birisi, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için en kısa zamanda yasal tedbirler alınmasıdır. Hemen her gün öğretmene şiddet haberleriyle sarsılıyoruz. ‘Eti senin, kemiği benim’ anlayışı çok eskide kaldı. Artık öğrenciler ve veliler öğretmenlere pervasızca saldırıyor, hakaret ediyor hatta öldürüyor. Eğitim çalışanlarımız can güvenliğinden yoksun şekilde okullara gidiyor. Okullar adeta Teksas’a döndü. Hiçbir güvenlik önleminin alınmadığı, güvenliğin nöbetçi öğretmenler eliyle sağlanmaya çalışıldığı okullarımıza öğrenciler kesici alet, hatta silah sokabiliyor.  Bu noktada talebimiz; eğitim çalışanlarına şiddet uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu davası açılması ve en ağır cezai müeyyidelerin uygulanmasıdır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete asla hoşgörü gösterilmeyeceği, aksine şiddet suçlarının mutlaka cezalandırılacağı düşüncesinin yerleştirilmesi ve kamu sağlığını bozduğu için de ayrıca cezalandırılacağı düşüncesinin oluşturulması, önleyicilik açısından önemli bir adım olacaktır. Öte yandan her okula güvenlik görevlisi tahsis edilmeli, Sağlık Bakanlığındaki Beyaz Kod uygulaması acilen Milli Eğitim Bakanlığı’nda da başlatılmalı, silahsızlanma politikası desteklenmeli, silaha erişim zorlaştırılmalı, toplumda öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artırmaya yönelik çalışmalar yapılmalıdır. 

 

“Sınav değil, hizmet yılı esası göz önünde bulundurulmalı”

 

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda kariyer basamakları da yer almalıdır. Ancak kariyer basamakları belirlenirken; sınav değil, hizmet yılı esası göz önünde bulundurulmalıdır. 10 yılını dolduranlara uzman öğretmen, 20 yılını dolduranlara başöğretmen unvanı verilmelidir. Ayrıca Zorunlu Hizmet Tazminatı uygulamasıyla hem o bölgelerde öğretmenlerin gönüllü olarak çalışmasını sağlayabiliriz hem de öğretmen açığını giderebiliriz. Bu öğretmenlerimiz, zor şartlarda görev yapmakla birlikte fedakârlılıklarının karşılığını aldığını görürlerse, şevkle çalışırlar ve böylece öğretmenler o bölgelerde gönüllü olarak çalışırlar. Zorunlu Hizmet Bölgelerinde görev yapan öğretmenlerin şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili husus 2023 Eğitimde Vizyon Belgesi’nde yer almıştır ve söz niteliğindedir. Dolayısıyla bu sözün artık hayata geçirilmesini istiyoruz.  Öte yandan; öğretmenler, 3600 ek gösterge sözünün yerine getirilmesini beklemektedir. Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen bu sözün tutulmaması manidardır.

 

“Görev tanımları mutlaka yapılmalı”

 

Talebimiz; bu düzenlemenin Torba Yasa’ya alınmasıdır. Tabi sadece 4 meslek grubunun değil, tüm kamu çalışanlarının ek göstergeleri güncellenmelidir. Ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmet sınıfına da ek gösterge verilmelidir.  Yardımcı hizmetli sınıfı personelinin görev tanımları mutlaka yapılmalıdır. Bu çalışanlara görev tanımı dışında işler verilmesinin önüne geçilmelidir. Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği sadece öğretmenlere değil, tüm MEB çalışanlarına verilmelidir.”

 

 

ETİKETLER : Bartın Türk Eğitim-Sen Bartın Şube Başkanı Sezai Hangişi
Diğer EĞİTİM haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›