Anayasanın 41. maddesi “Ailenin korunması”, “evlilik birliği” ve “çocuk hakları” olarak düzenleniyor

AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Av. Yılmaz Tunç, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair” kanun teklifine ilişkin değerlendirmede bulunarak “Anayasa değişikliği teklifimiz Hayırlı olsun. Anayasanın din ve vicdan özgürlüğü başlıklı 24. maddesine eklenen fıkralar ile Başörtüsüne anayasal güvence sağlıyoruz. Anayasanın ailenin korunması ve çocuk hakları başlıklı 41. Maddesine eklenen cümle ile evlilik birliğinin yalnızca kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabileceğini düzenliyoruz” dedi.
Bu haber 2022-12-12 10:03:12 eklenmiş ve 364 kez görüntülenmiştir.

 

Anayasa Değişikliği Teklifine ilişkin Tunç’tan değerlendirme

 

Nilay Meryem ÇÖMLEK

 

 

AK Parti’nin gündeme getirdiği, evlilik birliğinin yalnızca kadın ve erkeğin evlenmesiyle oluşturulabileceğini de içeren başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliği teklifi, TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

 

Teklif, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti Grup Başkanı İsmet Yılmaz, Grup Başkan Vekili ve Bartın Milletvekili Av. Yılmaz Tunç, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve İstanbul Bağımsız Milletvekili Fatih Mehmet Şeker’in de aralarında bulunduğu 336 milletvekilinin imzasını taşıyor.

 

Teklif ile, temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılmasının hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaması, hiçbir kadının dini inancı sebebiyle başını örtmesinden ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaması, söz konusu sebeplerle kınanamaması, suçlanamaması, herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamaması, bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devletin, başörtüsünü ve tercih edilen kıyafeti hiçbir surette engellememek kaydıyla gerekli tedbirleri alabilmesi, yalnızca kadın ve erkek olmak üzere iki farklı cinsiyetten bireylerin birbiriyle evlenerek evlilik birliğini oluşturabilmesi, bunun dışındaki hiçbir birlikteliğin evlilik birliği olarak kabul edilmemesi, düzenlemenin halkoyuna sunulması halinde tümüyle oylanması amaçlanırken AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Av. Yılmaz Tunç, kanun teklifine ilişkin bir değerlendirmede bulundu.

 

“Başörtüsüne anayasal güvence sağlıyoruz”

 

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Anayasa’nın 24. maddesine yeni hükümler eklendiğini belirten Tunç, Anayasa'nın 41’inci maddesinin, “Ailenin korunması ve çocuk hakları” şeklindeki birinci kenar başlığının “Ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları” olarak değiştirildiğini kaydederek şunları söyledi:

 

“Anayasa değişikliği teklifimiz Hayırlı olsun. Anayasanın din ve vicdan özgürlüğü başlıklı 24. maddesine eklenen fıkralar ile Başörtüsüne anayasal güvence sağlıyoruz.

Anayasanın ailenin korunması ve çocuk hakları başlıklı 41. Maddesine eklenen cümle ile evlilik birliğinin yalnızca kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabileceğini düzenliyoruz.

Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan hizmetlerden yararlanılması hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamayacak.

Hiçbir kadın dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğretim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girmeyle, diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir suretle yoksun bırakılamayacak. Bu nedenle kınanamayacak, suçlanamayacak ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamayacak.

Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda devlet ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek kaydıyla gerekli tedbirleri alabilecek.

Anayasanın 41. maddesi ailenin korunması, evlilik birliği ve Çocuk hakları olarak düzenleniyor: Aile Türk toplumunun temelidir, Evlilik birliği ancak kadın ile erkeğin evlenmesi ile kurulabilir, eşler arasında eşitliğe dayanır.”

 

“Eşitlik” vurgusu!

 

Teklifin genel gerekçesinde, herkesin kanun önünde eşit olduğu; devlet organları ve idare makamlarının, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun hareket etme zorunluluğu bulunduğu belirtildi. Söz konusu kanun teklifinin genel gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:

“Her insan kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler; insan olmanın doğal sonucudur, bir anlaşmadan doğmaz ve devletin insana bir lütfu da değildir. Devletin varlık sebebi; temel hak ve hürriyetlerin kaldırılması yahut sınırlandırılmasına kapı aralamak değil, aksine bu hakların güven içinde ve özgür bir iklimde kullanılmasını teminat altına almak ve bunun önündeki engelleri kaldırmaktır.

İnsan haklarına dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletinde ise insanın temel hak ve hürriyetleri, anayasa ve kanunların teminatı altındadır. Hiçbir insan dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrımcılığa tabi tutulamaz. Herkes kanun önünde eşittir. Devlet organları ve idare makamları, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

Böyle bir devlet, kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılmasının önündeki engelleri kaldırmakla da yükümlüdür. Anayasanın Başlangıç Kısmında, her Türk vatandaşının Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme, maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasanın 5’inci maddesinde de Devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini. Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu açıkça ifade edilmiştir.

Bu nedenle Devlet, kişinin temel hak ve hürriyetlerini; sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmakla ve insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamakla yükümlüdür.

Devlet bu yükümlülüğünü savsaklayamaz, tehir ve tecil edemez; derhal yerine getirir. Temel hak ve hürriyetlerin en önemlilerinden biri de din ve vicdan hürriyetidir. Din ve vicdan hürriyeti; Anayasamızda, Ülkemizin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalarda ve ayrıca birçok uluslararası belge, bildiri ve sözleşmede teminat altına alınmıştır.

Lâiklik ilkesi Devletin dinî inançlar karşısındaki konumunu belirleyen bir ilke olarak Anayasanın Başlangıç Kısmı ile çeşitli maddelerinde düzenlenmiştir. Anayasanın 2’nci maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen lâiklik ilkesi, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tâbi kılınmaması anlamına gelir. Bu anlayıştan hareketle lâiklik ilkesi, Devlete negatif ve pozitif yükümlülükler getirmektedir.

Anayasanın 24’üncü maddesine göre herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz, suçlanamaz ve hiçbir ayrımcılığa tabi tutulamaz. Bu itibarla hiç kimse vicdan, dinî inanç ve kanaati sebebiyle temel hak ve hürriyetlerini kullanmaktan, kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan yoksun bırakılamaz.

Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması hiç şüphesiz, kadınların başlarım örtme veya açma yönündeki tercihlerini de içermektedir. Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti, kadınların bu noktadaki tercihlerini korumakla mükelleftir. Devlet ayrıca pozitif yükümlülüğünün bir gereği olarak, kadınların temel hak ve hürriyetlerini, söz konusu tercihlerine uygun olarak kullanmalarının ve kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmalarının önündeki engelleri kaldıracak, hukuk dışı ve ayrımcı uygulamalara mâruz kalmalarını önleyecek tedbirleri alacaktır.

Ülkemizin kadınları yıllardır bu topraklar üzerinde başlan örtülü ve açık olarak bir arada toplumsal huzur ve dayanışma içinde yaşamakta iken, hâlâ toplumsal hafızamızdaki tazeliğini koruyacak kadar yakın dönemlerde, dinî inancı sebebiyle başını örten kadınlar. Anayasa ve kanunlarımıza rağmen hukuk dışı idarî düzenlemeler ve fiilî uygulamalarla, eğitim ve öğrenim, çalışma, kamu hizmetlerine girme, seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma hakkı gibi pek çok temel hak ve hürriyetini kullanmaktan mahrum bırakılmışlardır. Bunun yanı sıra başörtülü kadınların kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan yoksun bırakıldıkları da görülmüştür.

Bahsi geçen dönemlerde, dinî inancı sebebiyle başını örten kadınlar; başlarını açmak ya da eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ve kamu hizmetlerinde çalışma haklarım kullanmaktan vazgeçmek arasında bir seçim yapmaya mecbur bırakılmak suretiyle haksızlığa uğratılmışlardır. Bu haksızlıkların sonucunda dinî inancı sebebiyle başını örten ve buna göre kıyafet tercihinde bulunan nice kadın hayallerinden ve hedeflerinden koparılmıştır.

Nihayet bu hukuk dışı, ayrımcı. Anayasa ve kanunlara aykırı haksız idarî düzenlemeler, fiilî uygulamalar ve yasaklar kaldırılmıştır. Artık Türkiye'de başörtüsü yasağı ve bundan kaynaklanan herhangi bir hak mahrumiyeti yoktur. Ülkemizin başı örtülü ve başı açık kadınları her türlü temel hak ve hürriyetini kullanabilmekte, kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanabilmektedir.

Ancak dinî inancı sebebiyle başını örten ve kıyafet tercihinde bulunan kadınların; yasal ve idarî düzenlemeler veya fiilî uygulamalarla, insan onuruyla bağdaşmayan, Anayasaya aykırı, ayrımcı ve çağ dışı uygulamalara bir daha maruz bırakılmamaları amacıyla Anayasal güvence getirilmektedir. Bu amaçla Anayasanın 24’üncü maddesine iki fıkra eklenmektedir.

 

Güçlü aile

 

Teklifle ayrıca Anayasanın 41’inci maddesinde de düzenleme yapılmaktadır. Bilindiği üzere aile Türk toplumunun temelidir. Türk toplumunun ve Türk Devletinin güçlü olması ancak ‘güçlü aile’ ile mümkündür. Ailenin korunması hem Türk toplumunun hem de Türk Devletinin korunması anlamına gelmektedir. Milletimizin ve Devletimizin bekâsı, sağlıklı nesillerin yetişmesine, sağlıklı nesillerin yetişmesi de sağlıklı bir aile yapısına bağlıdır.

Nitekim Anayasanın 41’inci maddesinin gerekçesinde de ailenin ahlakî bir çevre olduğu, millet hayatı bakımından kutsal bir temel teşkil ettiği ifade edilmektedir.

Anayasanın 41’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.’ hükmündeki ‘eşler’ ibaresi de hiç şüphesiz birbiriyle evlenen bir kadın ve bir erkeği ifade etmektedir. Buradaki ‘eşler’ ibaresine bundan farklı bir anlam yüklemek mümkün değildir.

Evlilik birliği, hem kültür hem de medeniyet anlayışımıza göre ancak bir kadın ile bir erkeğin birbiriyle evlenmesiyle kurulabilir. Bu gerçeklikten hareketle kanunlarımız da evlilik birliğinin ancak kadın ve erkeğin birbiriyle evlenmesiyle kurulacağını hükme bağlamıştır. İnsan tabiatına uygun bir birliktelikle, bu bağlamda iki ayrı cinsiyetin yani kadın ve erkeğin evlilik yoluyla kurduğu aile, Türk milleti olarak varlığımızın da teminatıdır.

Türk toplumunun temeli olan aile yapısını korumak ve aileye yönelik her türlü tehlike, tehdit, saldın, çürüme ve sapkınlığa karşı tedbir almak Devletin aslî görevidir. Günümüzde aileyi tehlike ve tehdit altında gören bazı ülkelerin de aileyi korumak amacıyla anayasa ve kanunlarında bazı düzenlemeler yaptığı görülmektedir.

Aile kurumunun taşıdığı gerçek değer üzerinden korunması, Milletimizin varlığının teminat altına alınması, ailenin ilk nüvesini teşkil eden evlilik birliğinin kadın ve erkekten oluşmasını zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda Anayasanın 41’inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, evlilik birliğinin erkek ve kadının evlenmesiyle kurulacağı açıkça belirtilerek evlilik birliğine ilişkin bu temel kaide ve esasın kanunla değiştirilmesinin önüne geçilmektedir. Bu suretle her türlü tehlike, tehdit, saldın, çürüme ve sapkınlığa karşı ailenin korunması için ilave Anayasal güvence sağlanmakta ve ailenin, toplumu ve milleti temelden ifsat edecek anlayışlardan korunması amaçlanmaktadır.”

ETİKETLER : Bartın TBMM AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Av. Yılmaz Tunç
Diğer SİYASET haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›