CHP Milletvekili Bankoğlu: “Baskı ve sansür daha da arttı”

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklamada bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, “Önceki yıl yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası, toplumsal muhalefeti ve gazetecileri susturmak için kullanıldı. Deprem ve genel seçimler sonrası, ekonomik kriz ve enflasyonun sürdürülemez hale gelmesiyle baskı ve sansür daha da arttı. Yazılı basının yanı sıra sosyal medyada da birçok paylaşım engellenir hale geldi. AKP iktidarı, her şeyin güllük gülistanlık olduğu, dünyanın kıskandığı bir Türkiye imajıyla sanal bir gerçeklik kurarak buna karşı çıkanları terörist ilan ediyor.” dedi.
Bu haber 2024-01-10 10:36:34 eklenmiş ve 123 kez görüntülenmiştir.

 

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne ilişkin yazılı açıklama yaptı.

 

Açıklamasında Türkiye’de yeni bir istibdat rejiminin kurulduğunu ifade eden Bankoğlu “AKP iktidarı sadece gazetecilere değil; gerçeklere de savaş açmış durumda” dedi.

 

“Basın özgürlüğünün yok edildiğini görüyoruz”

 

“Tehdit, baskı, sansür ve yargı yoluyla tutuklama gibi yaptırımlarla basın özgürlüğünün gittikçe daha da yok edildiğini görüyoruz” diyen Bankoğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

 

“Türkiye, Avrupa’da basın özgürlüğü ihlallerinin en ağır yaşandığı ülkelerden biri. Basın alanında çalışan ulusal ve uluslararası birçok organizasyonun raporlarında da bu durum açıkça görülüyor. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasından 165’inci sıraya geriledik. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) raporundan Avrupa’da basın ve medya özgürlüğü ihlallerini izleyen Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) raporlarına kadar birçok organizasyon Türkiye’yi kırmızı listeye almış durumda. Tehdit, baskı, sansür ve yargı yoluyla tutuklama gibi yaptırımlarla basın özgürlüğünün gittikçe daha da yok edildiğini görüyoruz. Şu anda savaş yaşayan Ukrayna, Suriye gibi ülkelerle aynı kategorideyiz. Tüm bu yaşananları iktidarın ekonomik gidişat ve yönetim krizini, yanlışları örtbas etme girişimi olarak yorumlamak gerekiyor. Gazeteciler halkın haber alma hakkı doğrultusunda ne zaman bir skandalı haber yapsa anında cezaevine yollanıyor. Furkan Karabay ve Seyhan Avşar’ın yaşadığı süreç, son örnekler olarak karşımıza çıkıyor. Gazetecilerin yolu yılda en az bir kez cezaevinden geçiyor; cezaevleri gazeteciler için bir staj yerine dönüşmüş durumda ve ne yazık ki, Türkiye dünyada gazetecileri en çok hapse atan ülkelerden biri.

 

“Baskı ve sansür daha da arttı”

 

Önceki yıl yürürlüğe giren Dezenformasyon Yasası, toplumsal muhalefeti ve gazetecileri susturmak için kullanıldı. Deprem ve genel seçimler sonrası, ekonomik kriz ve enflasyonun sürdürülemez hale gelmesiyle baskı ve sansür daha da arttı. Yazılı basının yanı sıra sosyal medyada da birçok paylaşım engellenir hale geldi. Görsel medyada da Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Saray’ın medya aparatı olarak eleştirel haberler nedeniyle medya kuruluşlarına ağır yaptırımlar uyguluyor. TV programlarına para cezası, süreli engellemeler gibi yaptırımlarla gözdağı veriliyor. AKP’nin İsrail lehine ticari ilişkilerinin ortaya çıkarılması, yargıda rüşvet skandalının ayyuka çıkması, dolandırıcılığın yaygınlaşması, Türkiye’nin uyuşturucu baronlarının merkezi haline gelmesi, torpil ve liyakatsizliğin aleni hale gelmesi gibi haberler özellikle son süreçte anında cezalandırılmaya başlandı. Tüm bu gelişmeler bize iktidarın gazeteciler üzerinden gerçekliğe savaş açtığını gösteriyor. AKP iktidarı, her şeyin güllük gülistanlık olduğu, dünyanın kıskandığı bir Türkiye imajıyla sanal bir gerçeklik kurarak buna karşı çıkanları terörist ilan ediyor.

 

“Gerçek er geç gün yüzüne çıkıyor”

 

II. Abdülhamit döneminde olduğu gibi korku saltanatının yerleşikleştirilmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz. O günlerde padişah gazetelere aylık ödenekler bağlatarak yandaş basın yaratmış ve basına ‘ekonominin çok iyi durumda olduğunu anlatma’ ve ‘memurların yolsuzluğundan bahsetmeme’ gibi kurallar getirmiş; aynı zamanda baskı ve sansürle kitleleri kontrol altında tutmaya yeltenmişti. Görüyoruz ki, iktidar da referansını tarihsel baskı rejimlerinden alarak aynı şekilde korku ve tehdit saltanatı yaratma çabasında. İletişim Başkanlığı’nın varlığı ve amacı ise bu yönüyle hepimizin bildiği başka bir baskı rejimiyle oldukça örtüşüyor. Bu faşizan rejimlerinin sonunun nereye vardığı herkesin malumu. İktidarlar istediği kadar propaganda tekniklerine, hukuksuz yaptırımlara, tehdit ve cezalara başvursun, gerçek er geç gün yüzüne çıkıyor. Gerçek gündemi iktidar değil, halk belirliyor.

 

“Basın emekçilerinin mücadelelerini destekliyoruz”

 

Bugün de gerçekleri korkmadan dile getiren gazeteciler korku saltanatının yıkılmasının en kıymetleri öncüleridir. Türkiye basın tarihi basın özgürlüğü ve meslek etiği için, adalet, barış ve demokrasi için çabalayanları; Ocak ayında yitirdiğimiz Uğur Mumcu’nun, Metin Göktepe’nin, Hrant Dink’in yolundan giden korkusuz gazetecileri yazacaktır.

 

Biz, CHP olarak, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde kalemini satmayan onurlu gazetecileri, halkın haber alma hakkı için haberin her alanında gece gündüz demeden çalışan basın emekçilerini kutluyor ve mücadelelerini destekliyoruz. Türkiye’de medya özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.” (Haber Merkezi)

ETİKETLER : Bartın Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü
Diğer GÜNCEL haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›