Cumhurbaşkanı Erdoğan, kamudaki sözleşmelilere kadro müjdesini açıkladı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca yürütülen kamudaki sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi sürecinde 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4-B maddesi temel dayanak haline getirilerek, mevzuat karmaşasını gidermek suretiyle sözleşmeli personel statüsü yeniden belirlendi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Bartın’daki binlerce yüzlerce kişinin merakla beklediği kamudaki sözleşmelilere kadro düzenlemesinin ayrıntılarını paylaştı. Sözleşmelilerin kadroya geçişinde, 3 yıl bu statüde çalışmış olma şartı aranacağını belirten Cumhurbaşkanı, “Ayrıca 1 yıl da aday memurluk süresi olacaktır. Sözleşmeliden kadroya geçiş 3 artı 1 yıllık bir süre sonunda gerçekleşecektir” dedi. Yeni statüye göre kamudaki 520 bin sözleşmeli personelden 424 bini isteğe bağlı olarak kadroya geçebilecek. Mahalli İdareler dahil olmak üzere sözleşmelilerin kadroya geçişinde 3 yıl bu statüde çalışmış olma şartı aranacak, 1 yıl da aday memurluk süresi olacak.
Bu haber 2022-11-29 12:50:09 eklenmiş ve 395 kez görüntülenmiştir.

 

 

3 yıl bu statüde çalışmış olma şartı aranacak

 

 

Nilay Meryem ÇÖMLEK

 

 

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Beştepe’deki toplantı 3 saat 45 dakika sürdü.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

 

Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bartın’daki kamudaki sözleşmeli çalışanların dört gözle beklediği kadro müjdesini de vererek şunları söyledi:

 

“Ülkemize eser, insanlarımıza hizmet getirmek için çıktığımız bu yolculuğu Türkiye Yüzyılı ile taçlandırmakta kararlıyız. Yeni nesillere tüm hayallerini gerçekleştirebilecekleri bir Türkiye bırakmak için gece-gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Bugünkü Kabine Toplantımızda son dönemde sınırlarımız içinde ve dışında yoğunlaşan güvenlik tehditleriyle devam eden harekâtları ayrıntılı bir şekilde değerlendirdik. Pençe-Kilit Harekât Bölgesinde verdiğimiz yedi şehidimize bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı diliyoruz. Ülkemizin sınırlarını 30 kilometre derinliğinde bir güvenlik şeridiyle koruma altına alma kararımız, yaşadığımız her hadiseyle biraz daha güçlenmektedir. Kendi güvenlikleri ve refahları için binlerce kilometre öteden gelip terörist-masum ayrımı yapmadan her yeri yakıp yıkanlar, Türkiye’nin bu hassasiyetine saygı duymak mecburiyetindedir. Biz vatan topraklarının ve insanlarımızın güvenliğini ilgilendiren adımları atarken kimseden izin almadığımız gibi, kimseye de hesap vermeyiz.

 

 

İsim değişikliği oyunlarıyla tescilli terör örgütünü destekleyenlerin riyakârlıklarına tahammül etmek durumunda değiliz. Bize demokrasi, hak, özgürlük nutukları çekenlerin, önce kendi ülkelerindeki teröristlere ve terörist destekçilerine bakmaları gerekiyor.

 

Küresel güvenlik mimarisini kökünden değiştirecek hadiseler yaşadığımız bir dönemde, Türkiye maruz kaldığı sayısız haksızlığa ve ambargoya rağmen kendi ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeye gelmiştir. Artık ülkemizi içi de, altı da boş tehditlerle siyasi, diplomatik, ekonomik, askerî alanda kendi çıkarlarına aykırı pozisyonlara zorlamaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Hamdolsun, bu hakikat meşakkatli bir sürecin ardından da olsa müttefiklerimiz başta olmak üzere tüm kesimler tarafından kabul edilmeye başlanmıştır. Türkiye düşmanı lobilerin zorlamasıyla siyasi söylem düzeyinde hâlâ eski alışkanlarını sürdürmeye çalışanların da yönetim seviyesinde bu gerçekle yaşamaya alıştıklarını görüyoruz.

 

Geldiğimiz yer itibarıyla bölgesel ve küresel ilişkilerimizi gözden geçirerek biz de kendimizi bu yeni duruma hazırlıyoruz. Uluslararası siyasette ebedi dostlukların ve ebedi düşmanlıkların olmayacağı, temel ilkelerden ödün vermeden dönemin şartlarına göre hareket edilmesi gerektiğini biliyoruz. Şayet bu şekilde davranmamış olsaydık, terör örgütüyle doğrudan ve dolaylı olarak kurdukları kirli ilişkiler sebebiyle müttefik diye ifade ettiğimiz ülkelerin çoğuyla köprülere çoktan atmamız gerekirdi. Bunu yapmadığımız gibi, bölgesel siyasi ve insani krizlerdeki farklı yaklaşımlarımız sebebiyle ilişki seviyemizi düşürdüğümüz kimi ülkelerle de selamı sabahı ilanihaye kesmedik.

 

 

“Attığımız her adım, güzel bir geleceğin altyapısını inşa etmek için”

 

 

Türkiye’nin siyasi, diplomatik, ekonomik ve askerî gücü; aynı zamanda umudunu bize bağlamış yüzlerce milyon kardeşimizin de güvenli, huzurlu, müreffeh teminatıdır. Hâlen sınır ötesi harekâtlar yürüttüğümüz yerlerde oralarda yaşayan hiçbir kardeşimizin bundan sonrası için endişesi olmasın. Biz, kimseye kökenine, inancına, mezhebine, meşrebine göre ayrımcılık yapmayız. Attığımız her adım coğrafyamızın tarihi ve insani mirasına sahip çıkarak hepimiz için daha güzel bir geleceğin altyapısını inşa etme amacı taşımaktadır. Selçukludan Osmanlıya, oradan da Cumhuriyete ve nihayet günümüze kadar ulaşan ortak hikâyemiz, bu samimi niyetimizin ve hakkaniyetli pratiğimizin ispatıdır. Biz, hiçbir yere öldürmek, yıkmak, yok etmek için gitmedik, gitmeyiz. Özellikle de biz sadece yaşatmak, ihya etmek, inşa etmek için varız. Ülkemiz içindeki 85 milyon vatandaşımız, misafir ettiğimiz milyonlarca mazlum, yakın coğrafyamızda yaşayan on milyonlarca kardeşimiz, dünyanın dört bir yanında bizi dikkatle izleyen sayısız insan bu hakikatin şahididir. Bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum; hiç kimse Türkiye’nin adalet ve dayanışma odaklı politikalarından rahatsız olmasın. Hiç kimse Türkiye’nin dostluk ve iş birliği merkezli diplomatik açılımlarından rahatsız olmasın.

 

 

“Bu ülkenin tarihinde sömürge yoktur”

 

 

Hiç kimse Türkiye’nin ortaya çıkacak refahı kendi vatandaşları veya tüm dostlarıyla paylaşma esasına dayalı ekonomik atılımlarından rahatsız olmasın. Hiç kimse Türkiye’nin güvenlik ve huzur çemberini genişletme amaçlı askerî harekâtlarından rahatsız olmasın, çünkü bu ülkenin tarihinde sömürge yoktur, vahşet yoktur, bencillik yoktur, zulüm yoktur. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın düsturunu yönetiminin merkezine yerleştiren bu ülkenin tarihinde sadece adalet vardır, şefkat vardır, merhamet vardır, birlikte yaşama tecrübesi vardır. Sivil veya asker verdiğimiz her şehidin şanlı hatırası bu kutlu mücadelede yolumuzu aydınlatan birer ışık olarak ebediyen kalbimizde yaşayacaktır. Karşımıza çıkartılan teröristlerin de, onları üzerimize salanların da topunu tek bir şehidimizin tırnağına değişmeyiz. Şahadeti en üst mertebe olarak gören milletimiz için gül bahçesine girer gibi toprağa verdiğimiz her insanımız bir iftihar, bir gurur vesilesidir. Ama aynı zamanda her şehidimiz, öfkemizi kabartan, mücadele azmimizi bileyen, gücümüzü katmerleyen, kararlığımızı perçinleyen bir yürek yarımızdır. Bu milletin ölümle dize getirilemeyeceğinin, kan dökerek teslim alınamayacağının son örneği 15 Temmuz’dur. Yaklaşık 40 yılı bulan bölücü terörle mücadele tarihimizde verdiğimiz 8 binin üzerindeki güvenlik görevlisi, 25 bine ulaşan sivil şehidimizin ifade ettiği mesajı hâlâ alamayanlar olduğu anlaşılıyor. Bu milletin belki kanını dökebilir, canını alabilirsiniz, kalkınmasını geciktirebilirsiniz, ama bu milletin istiklaline ve istikbaline dokunmaya kimsenin gücü yetmez, yetemez. Yıllardır ecellerini bekledikleri dağlarda kurda kuşa yem olan, daha dün açtıkları çukurlara gömülen, bugün içine sığındıkları beton tünelleri mezarları yapacağımız teröristlerin kullanım süresi artık dolmuştur. Teröristleri kendilerini bekleyen acı akıbetten o çok güvendikleri ülkeler de, hayatlarını pazara çıkartan terör baronları da kurtaramayacak. Diyarbakır özellikle hassas, Diyarbakır Annelerinin şefkatli yüreklerinden kopup gelen çağrılar, terör örgütünün kanlı pençesinden kurtulmak isteyenlerin son umududur.

 

Türkiye son 20 yılda her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da çok önemli mesafe kat etmiştir. Bu gerçeği sendikalaşma oranları, ücretler, sosyal haklar başta olmak üzere tüm verilerde açıkça görmek mümkündür. Mesela en yüksek asgari ücret artışları, asgari ücretlerin asgari ücret seviyesindeki kısmının Gelir Vergisi dışında bırakılması uygulamaları son dönemde yapılmıştır.

 

Yatırım, istihdam, üretim ve ihracatla büyüyen Türkiye, Eylül ayında tarihinin en yüksek istihdam rakamı olan 31,4 milyona ulaşmıştır. İstihdamdaki artış sosyal güvenlik sistemimizin dengesine de olumlu yansımıştır. Bilindiği gibi, kamu çalışanları için yapılan altıncı toplu sözleşmede maaş artışlarının yanı sıra kadrolara ilişkin de önemli kararlar alınmıştı.

 

 

Sözleşmeli personel statüsü

 

Bunlardan biri, uzun yıllardır beklenen memurların ek gösterge artışı meselesini daha önce çözüme kavuşturmuştuk. Bugünkü Kabine Toplantımızda da hazırlıkları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızca yürütülen kamudaki sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi hususunu değerlendirdik. Bu çalışmayla 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4-M maddesini temel dayanak hâline getirerek, mevzuat karmaşasını gidermek suretiyle sözleşmeli personel statüsünü yeniden belirledik. Mahalli idareler dâhil olmak üzere sözleşmelilerin kadroya geçişinde 3 yıl bu statüde çalışmış olma şartı aranacaktır, ayrıca 1 yıl da aday memurluk süresi olacaktır. Dolayısıyla, sözleşmeliden kadroya geçiş 3+1 yıllık bir süre sonunda gerçekleşecektir. Hâlihazırda 3 yılı dolmuş olan sözleşmeliler hemen aday memurluğa geçiş yapabilecektir. Henüz bu süreyi doldurmamış olanlar ise 3 yılın sonunda aynı hakkı elde edeceklerdir. Daha önceki kadro düzenlemesinin dışında tutulan 227 bin kişi ise, süreleri de dolmuş olacağı için doğrudan kadroya geçme hakkını kullanabilecektir. Yeni statüye göre kamudaki 520 bin sözleşmeli personelden 424 bini isteğe bağlı olarak kadroya geçebiliyor. Kadro kapsamı dışında kalanlar, sözleşmeli askeri personel, sözleşmeli akademik personel, sözleşmeli KİT personeli, sözleşmeli sanatçı, sözleşmeli Meclis danışmanı, sözleşmeli sağlık yöneticisi ve tamamı sözleşmeli kurum çalışanlarıdır.

 

 

Sözleşmeliden kadroya geçmek istemeyen personelin hakları görev süreleri sona erene kadar şahsa bağlı şekilde devam edecek, sonra kadroları kendiliğinden ilga olacaktır. Kadroya geçen personel kurumlar arası nakil hakkına 4 yıllık sürecin ardından kavuşacaktır. Mahallî İdarelerdeki sözleşmelilerden kadroya geçenler sadece mahallî idareler arasında yer değiştirebilecektir.

 

Böylece kamu çalışanlarının önemli bir sorununu daha çözerek sözleşmeli kadrolu statüsünü daha adil ve sürdürebilir hâle getirmeyi hedefliyoruz. Bu konudaki hukuki düzenlemenin en kısa sürede Meclis’e sunularak hayata geçmesini sağlayacağız. Yaptığımız bu önemli kamu personel reformunun kadroya geçme hakkı elde eden 424 bin sözleşmelimize ve ailelerine hayırlı olmasını diliyorum.

 

 

EYT ile ilgili çalışma en kısa süre paylaşılacak

 

 

Emeklilik için yılını doldurup yaş şartını bekleyenler ve geçici işçilerle ilgili çalışmalarımızı da en kısa sürede tamamlayıp kamuoyuna açıklayacağız.

 

Diğer yandan, kamu kurum ve kuruluşlarımıza yüksek lisans ve staj amacıyla yurt dışına personel göndermeleri amacıyla 352 kontenjan tahsis ettik. Kamu personelinin yurt dışı kariyer gelişimini desteklemek için açtığımız bu kadroların liyakat esasına göre kullanılmasını sağlayacağız. Adaylar bu kadrolar için başvurularını elektronik devlet sistemine entegre Kariyer Kapısı üzerinden yapabilecekler ve değerlendirme süreçlerini şeffaf bir şekilde takip edebilecekler.

 

Mesleki eğitimi güçlendirmek amacıyla yürüttüğümüz çalışmaların meyveleri almayı sürdürüyoruz. Hamdolsun meslek liselerimizin doluluk oranı yüzde 100’e yaklaşmıştır. Artık bu liselere sistemin en altındaki değil en seçkin öğrencilerimiz yönelmektedir. Bu yıl meslek liselerimizin döner sermaye üretimleri şimdiden 1 milyar 650 milyon lirayı bulmuş, elde edilen gelirin önemli bir kısmı da öğrencilerimize ve öğretmenlerimize aktarılmıştır. Başlattığımız dönüşüm sayesinde ülkemizdeki çırak ve kalfa sayısı 159 binden 1 yıl içinde 1 milyon 100 bine çıktı. Böylece sanayimizin en büyük sıkıntısı olan çırak, kalfa ve usta ihtiyacının karşılanması yolunda önemli bir mesafe kat ettik.

 

Mesleki eğitimdeki tecrübemizi uluslararası alana yayarak dost ve kardeşlerimizle paylaşmak için yedi uluslararası meslek lisesi kurduk. Perşembe günü İstanbul'da yapılacak OECD Mesleki Eğitim Zirvesi’nde bu alandaki çalışmalarımızı katılımcılarla değerlendireceğiz.

 

 

Yatırımcılara çağrı!

 

 

Bugün yatırımcılarımıza da bir çağrı yapmak istiyorum. Bilindiği gibi yılın ilk yarısında Merkez Bankası kaynaklarından yüzde 9 faiz oranı ve 2 yılı ödemesiz 10 yıl vadeyle toplamda 150 milyar lira yatırım kredisi kullandırma kararı almıştık. Yatırım kredilerinin 100 milyar lirasını sanayi,  50 milyar lirasını turizm sektörlerine tahsis etmiştik. Kredi kullanımında ileri teknolojiye sahip, katma değerli ve istihdam potansiyeli yüksek yatırımlara öncelik verdik. Bugüne kadar ülkemizin 60 farklı şehrinden 500’e yakın firma 75 milyar lira kredi kullandı. Yatırımcılarımızı bir kez daha ihracata yönelik alanlar başta olmak üzere bu krediden istifade etmeye davet ediyorum.

 

 

Ticaret Bakanlığı yeni uygulamaları devreye alacak

 

 

Enflasyonun yılbaşından itibaren ciddi bir düşüş sürecine gireceği bir dönemin eşiğindeyiz. Tam da bu kritik günlerde zincir marketlerde satılan kimi ürünlerin fiyatlarının mukayesesi üzerinden yeni bir kampanyanın alevlendirildiğini ne yazık ki görüyoruz. Bu çerçevede ortaya konan ithamlar Ticaret Bakanlığımız ile Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından yakından takip edilmektedir. Elbette her iddia doğru çıkmamaktadır, ancak kamuoyunda huzursuzluğa yol açan her rahatsızlığın üzerine gitmek bizim vazifemizdir. Ticaret Bakanlığımız bu çerçevede yaptığı hazırlıklar doğrultusunda önümüzdeki günlerde yeni uygulamaları devreye alacaktır. Vatandaşlarımızdan biraz daha sabır ve metanet bekliyoruz.”

ETİKETLER : Bartın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kabine Toplantısı
Diğer GÜNCEL haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›