“Ülke yönetilemiyor”
CHP Bartın İl Başkanı Selim Karakaş, Türkiye’nin özellikle son 4-5 aydır bir yönetilememe problemi ile karşı karşıya olduğunu savunurken, “Savruluyoruz resmen” dedi. Ülkenin yönetilemediğinin ortada olduğunu dile getiren Karakaş, TL’nin yabancı para birimleri karşısında sürekli değer kaybettiğini, başta akaryakıt ve gıda olmak üzere Türkiye’de hemen her şeye sürekli zam geldiğini anımsattı.
Amasra Belediyesi’nin Dünya Gazeteciler Günü dolayısıyla ilimizdeki basın mensupları onuruna düzenlediği kahvaltılı basın toplantısında Amasra Belediye Başkanı Recai Çakır’a eşlik eden CHP Bartın İl Başkanı Selim Karakaş, basın mensuplarının ısrarı üzerine ekonomik gelişmeleri ve ardı arkası kesilmeyen zam yağmuru karşısında ne yapılabileceğine dair partisinin görüş ve önerilerini paylaştı.
Ülkemizde ardı ardına iğneden ipliğe her ürüne yapılan zamları ve TL’deki değer kaybına rağmen Merkez Bankası’nın politika faizinde son olarak yaptığı 2 baz puanlık indirime ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karakaş, özetle şunları söyledi:
“Biz burada özellikle son 4-5 aydır ülkenin artık yönetilemediğini görüyoruz. Yönetilmiyor ülke. Dolayısıyla atılması gereken adımlar da zamanında atılmadığı için de biz dünyadaki ekonomi piyasası içinde adeta yuvarlanıp gidiyoruz. Savruluyoruz resmen. Tabi buna göre piyasaların beklentisi yine yerine getirilmeyecek. Elbette ki bizler de asla faiz arttırılsın istemiyoruz. Ama paranın da bir sirkülasyonu var.
Geçen gün çok güzel bir sosyal medya paylaşımı vardı. O paylaşımda şöyle diyordu, ‘Ceylan, aslan, kaplan hepsi birarada koşuyorsa ormanda yangın var demektir’ diyordu. Bakıyorsunuz bugün Türkiye’de de ekonomideki enstrümanların hepsi birden aynı anda yükseliyor, koşuyor yani. Dolayısıyla böyle olduğu vakit demek ki ülkede bir yangın var.
“Evdeki parayı değil ama akaryakıttaki ÖTV’yi sıfırladılar”
Aslında bunu çok da fazla böyle ekonomik terimlerle anlatmanın anlamı yok. Hepimiz bakkala, kasaba, manava gidiyoruz. Fiyatları hepimiz biliyoruz. Mesela köylümüzün buralara verdiği malı üretmek için kullandığı gübrenin fiyatı neredeyse iki kat artmış. Bazı kalemlerde 3 kata varan artışlar var. Mazot fiyatları, akaryakıt fiyatları ortada… Düşünün, belki 2 yıldan beri ÖTV’den sübvanse edilen akaryakıt zamları bundan sonra direkt pompa fiyatlarına yansıyor. Bu da şu demek; bundan sonra bir kere akaryakıt fiyatları çok daha hızlı artacak. Çünkü sıfırlayacak bir şey de kalmadı. Evdeki parayı sıfırlayamamışlardı ama akaryakıtta ÖTV’yi sıfırladılar. Dolayısıyla bunun üstünde de oynayacağı bir argüman yok artık. Bu demek oluyor ki, atıyorum biz bugün 12 TL’ye yediğimiz domatesi bir ay sonra belki de 20 TL’ye yiyeceğiz.
“Vatandaşın parası da lokması da azalıyor!”
Hepimiz biliyoruz ki bizler aslında iyi bir coğrafyada yaşıyoruz. Ülkemizin her yerinde tarım yapılabilir. Ama dönüp kendi şehrimize baktığımız zaman, bir karış toprağın ekilmediğini biliyoruz. Dolayısıyla toplum kırdan kopartılıp kente yerleştirildiğinde oradaki üretim sistemi de bozuluyor. Ve ülkemizin dönüm dönüm toprakları boş dururken milyarlarca dolara yurtdışından buğday, şeker hepsini ithal etmek zorunda kalıyoruz. Yani şeker fabrikaları satılırken biz karşı çıktığımızda, ‘siz zaten serbest ekonomiye karşısınız’ diyorlardı bize. Ne oldu? O şeker fabrikaları kapandı, bakın tam da ülkemizin karşısındaki ‘yoksul’ dediğimiz Ukrayna’dan şeker ithal eder hale geldik. Temel gıda maddelerini de ithal ediyoruz. Dolayısıyla siyasi iktidar işgal ettiği o koltukları ya seçim yolu ile halka geri verecek, ya da bunun başka da çaresi yok, başka türlü düzelmez, sistem üzerinde para piyasalarının istediğini değil de doğru olanı yapacak.
Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığını hepimiz biliyoruz zaten. Görsel olarak herkes bağımsız ama çok ilginç bir yapı var. Hani Cumhuriyet Halk Partisi’ni hep tek parti dönemindeki yapısı ile eleştiriyorlar ya, bakım emin olun 1 sene sonra vatandaş ‘Ah AKP’ filan demeyecek. Çünkü vatandaşın cebindeki para, boğazındaki lokma gittikçe azalıyor.
“Dolar karşısında maaşlar eriyor”
Kimi zaman çıkıyorlar ‘Siz dolarla mı maaş alıyorsunuz?’ diyorlar. Hiç kimse dolarla maaş almıyor ama dolar karşısında da maaşların nasıl eridiğini görüyoruz. Dolar karşısında temel gıda maddelerinin fiyatlarının nasıl katlanarak arttığını da görüyoruz. Yani eğer Türkiye bugün buğday üretmez ise yarın buğday üreticisi ülkeler bize ‘Kardeşim biz sizinle anlaşamıyoruz. Satmıyoruz size buğday’ dedikleri zaman ne yapacağız? Bu durumda toplum açlıktan kırılacak.”
