Tunç: “Zamanlamaları manidar”

AK Parti Bartın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Av. Yılmaz Tunç, 103 amiralin “darbe çağrışımı yaptığı” gerekçesiyle eleştirildikleri ve haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmasına yol açan bildiriyi değerlendirirken, bildirinin merkezinde yer alan Kanal İstanbul’un Türkiye’ye çağ atlatacak bir proje olduğunu söyledi. Yapılanı “küresel güçlerin oyunu”, bildiriye imza atan amiralleri de ‘küresel güçlerin maşası” olarak nitelendiren Tunç, söz konusu amirallerin bildiriyi yayınlamadaki zamanlanın manidar olduğunu savundu.
Bu haber 2021-04-09 13:34:20 eklenmiş ve 158 kez görüntülenmiştir.

 

 

 

Erkan Hızoğlu

 

 

 

Milletvekili Tunç, tvnet’te canlı yayın konuğu olarak 104 emekli amiralin “darbe çağrısı” olarak nitelendirilen bildirisini değerlendirdi.

Bildiriye konu edilen Kanal İstanbul’un bir dünya projesi, bir ekonomi projesi olduğunu vurgulayan Tunç, “Dolayısıyla bu projenin Montrö Sözleşmesi ile bağlantı kurularak karalanmaya çalışılması çok yanlış” dedi. Bu denizci amiraller, Kanal İstanbul ve Montrö ile ilgili görüşlerini başka platformlarda, televizyonlarda basın aracılığıyla toplantılar yaparak dile getirebileceklerini ifade eden Tunç, özetle şu görüşleri dile getirdi:

“Türkiye’nin zayıf kalmasını isteyenlerin maşaları”

 

“Montrö Sözleşmesi sadece İstanbul Boğazı ile ilgili bir sözleşme değil. Çanakkale’yi de ilgilendiriyor. Peki, Çanakkale’ye de mi bir kanal var? Yok böyle bir durum. Dolayısıyla burada bir çarpıtma söz konusu. Nasıl Gezi olayları başlatılırken Kanal İstanbul birinci madde, havaalanı ikinci madde, nükleer santral üçüncü madde idi,  yani Türkiye’ye çağ atlatacak, Türkiye’yi daha da ileriye taşıyacak, Türkiye’yi dünyanın süper güçlerinden biri yapacak projelere karşı maalesef küresel güçlerin bir çekememezliği ve Türkiye’nin bu anlamda zayıf kalmasını isteyenlerin maşalar kullanarak Türkiye’de de bu şekilde bildirilere yol açarak milleti meşgul eden bir durum söz konusu.

 

“Neden başka konularda bildiri yayınlamadılar”

 

Madem bu 104 amiral denizci şunu sormak lazım. Denizlerle ilgili, deniz hukuku ile ilgili Türkiye’nin gündeminde çok önemli hususlar oldu. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hakları gasp etmek isteyen küresel güçlere karşı bu 104 amiral o zaman neden bir araya gelip bir bildiri hazırlamadılar? Libya ile mutabakat yaptığımızda ‘Evet, hükümet doğru yapıyor. Doğu Akdeniz’deki paklarımızı korumak için mücadele ediliyor. Bu mutabakat çok doğru bir anlaşma’ niye demediler? Yine Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmaya çalışılırken o bildiriye imza atanlardan bir tanesi, ‘Orada PYD devleti kurulsun’ diyen orada bir terör devletinin kurulmasına sıcak bakan emekli bir amirale sahip olmak gerçekten büyük bir şanssızlık. Terörle mücadele sırasında başarıdan dolayı neden bir bildiri hazırlamadılar. 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine karşı bu 104 amiral neden hükümetin yanında, demokrasinin yanında bir tavır sergilemediler. 30 yıllık Ermeni işgalinden Azerbaycan’ın kurtarılması noktasında neden o 104 amiral bir araya gelip heyecanlanıp bir teşekkür bildirisi hazırlamadılar. Maalesef bunu yapmadılar.

 

“Gereğini yargı yapacak”

 

Bu bildirinin mahiyetine baktığımızda bu bir düşünce açıklaması değildir. Anayasamızın 26. Maddesinde belirtilen düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamına girmez. Neye girer? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gerekli hukuki soruşturmayı başlattı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmanın gerekçesi de açık. Türk Ceza Kanunumuzun 4. bölümünde yer alan ‘devletin güvenliğine karşı suçlar’, yine 5. bölümünde yer alan ‘Anayasal düzene karşı işlenen suçlar’ bağlamında bu suçlardan bir tanesini işlemeye yönelik olarak bir araya gelme örgütlenme yapısı varsa ve burada bir suç unsuru tespit ediliyorsa Türk Ceza Kanunu’nun 316. Maddesinde bunun yaptırımı var. Bu maddeler gereğince de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gerekli hukuki soruşturmaları başlatmıştır.

 

“Türkiye ekonomisine saldırı”

 

Türkiye darbelerden çok çekti, çok zaman kaybetti. Darbeler maalesef ülkemizin ekonomisine zarar verdi. Bu tartışmalar da aslında bu amaca yönelik. Türkiye pandeminin altında kalmadı. Pandemiden artık kurtularak, sıyrılarak inşallah ekonomisini daha da canlandırma yoluna girmişken böyle bir atmosfer oluşturulması, Türkiye’de bir kriz ortamının oluşturulması, Türkiye’de darbe söylemlerinin ve muhtıralarının yaygınlaştırılmaya çalışılması aslında Türkiye ekonomisine bir saldırıdır. Biz bunların farkındayız.

 

“CHP, İYİ Parti ve HDP ekonomik istikrarı bozmaya çalışıyor”

 

Tabi ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve onun ortağı olan İYİ Parti’nin ve HDP’nin bu anlamda Türkiye’nin ekonomik istikrarını bozmak için nasıl mücadele ettiğini hep birlikte görüyoruz. Türkiye’nin istikrarını bozmaya çalışan hiçbir girişime gerek yargı makamımız, gerek Cumhurbaşkanımız yasamasıyla, yürütmesiyle, yargısıyla mücadele etmeye devam edeceğiz. Darbecilerle mücadele etmenin en uygun yolu hukuk önünde mücadele etmektir.

Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri konusunda önemli bir gelişme sergileniyor. Avrupa Parlamentosunun Başkanı geçen hafta Türkiye’deydi. Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız ve bizim gibi Komisyon Başkanlarıyla görüşmeler gerçekleştirdi. Sayın Dışişleri Bakanımızla görüşmeler gerçekleştirdi. Yine AB yetkilileri Türkiye’deler. Biz AB ile ilişkilerimize önem veriyoruz. Türkiye’nin Avrupa ile bağını kesmek mümkün değil. Çünkü Avrupa’da yaşayan milyonlarca vatandaşımız var. Türkiye’nin ekonomik anlamda Avrupa ile ilişkilerinin devam etmesi, Asya ile de ilişkilerinin devam etmesi gerekiyor. Bu anlamda tabi ki bu anlaşmaları sabote etmeye yönelik girişimlerden bir tanesidir bu. Buna yönelik girişimler devam edecek. Ne zaman ki Türkiye’de gerek ekonomik, gerek siyasi anlamda olumlu bir gelişme olmuş o olumlu gelişmeleri sekteye uğratmak için bu tür provokasyonlara başvurulmuştur.

 

“Darbelerin izleri tamamen ortadan kalkacak”

 

Artık şunun iyi anlaşılması lazım... 20 yıldır Türkiye’de vesayetçi anlayışın sona erdiği Türkiye’nin gerek hukuk alanında yaptığı reformlarla, gerekse de son yıllarda darbe anayasası olan 82 Anayasa’nda yapmış olduğumuz, özellikle de 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerçekleştirmiş olduğumuz değişikliklerle, yargı alanında yaptığımız düzenlemelerle, hukuk alanında yapılan çok önemli düzenlemelerle, yapısal reformlarla ve bundan sonra da gerçekleştireceğimiz hukuk ve ekonomi reformlarıyla inşallah darbelerin izleri tamamen ortadan kalkacak.

 

“Vesayetçi anlayış rahatsız”

 

Tabi bütün bunları taçlandıracak olan da yeni anayasa söylemi. Ben bu söylemden de rahatsız olduklarına inanıyorum. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye Cumhuriyeti 2. yüzyıla girerken demokratik bir anayasa ile yönetilmesi gerektiği yönündeki sözlerinden de elbette ki bu vesayetçi anlayış rahatsızdır. Biz, doğru bildiğimiz yolda, milletimiz için millete hizmet için, kararlılığımızı sürdürerek, Milli İrade Bayrağı’nı hiç düşürmeden, demokrasimizin çıtasını çok daha yükseklere taşıyarak dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olmakta kararlıyız. Bunu muhtıralar, bildiriler, vesayetçi anlayış, bu emekli amirallerin bir araya gelerek bir şeyler söylemesi etkilemez. Herkes düşüncesini özgürce ifade edebilir. Siyasiler de edebilir, emekliler de edebilir. Ama bunun yolları vardır.”

ETİKETLER : Bartın AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç
Diğer SİYASET haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›