“Örgütlerle arasına mesafe koymamakta direnmeseydi Böyle bir gündem olmayacaktı”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. İddianame Yüksek Mahkeme’ye gönderildi. Hazırlanan 609 sayfalık iddianamede HDP üyelerinin beyan ve eylemleriyle devletin milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, ortadan kaldırmayı amaçladıkları belirtilirken HDP’ye açılan bu davanın ardından bir açıklamada bulunan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, “Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerin kapatılması elbette ki tasvip edilemez. Ancak HDP, Türk yargısının, uluslararası hukukun terör örgütü olarak kabul ettiği örgütlerle arasına mesafe koymamakta direnmeseydi, böyle bir gündem olmayacaktı.” dedi.
Bu haber 2021-03-19 09:52:19 eklenmiş ve 194 kez görüntülenmiştir.

 

 

Nilay Meryem ÇÖMLEK

 

 

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, 2 Mart’ta hakkında resen inceleme başlattığı HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. İddianamede HDP yönetici ve üyelerinin “terör örgütü PKK ile birlikte hareket ettikleri ve örgütün uzantısı olarak faaliyette bulundukları” belirtildi.

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, yazılı açıklamasında, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partilerin, toplumun ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sunmayı amaçlayan kurumlar olduğunu belirtti.

 

Siyasi partilerin bu amaçlarını evrensel ve demokratik hukuk kuralları çerçevesinde barışçıl yollarla gerçekleştirmelerinin esas olduğunu vurgulayan Şahin, bununla birlikte Anayasa'nın 68/3. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası'nın 90. maddesinde, siyasi partilerin faaliyetlerini Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde sürdürmeleri gerektiğinin düzenlendiğini bildirdi.

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Şahin’nden açıklama

 

Yine Anayasa'nın 14. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan” faaliyetler biçiminde kullanılamayacağının öngörüldüğünü anımsatan Şahin, şunları kaydetti:

 

“Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partiler toplumun ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sunmayı amaçlayan kurumlardır. Bu amaçlarını evrensel ve demokratik hukuk kuralları çerçevesinde barışçıl yollarla gerçekleştirmeleri esastır.

 

Bununla birlikte Anayasa’nın 68/3. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 90. maddesinde, siyasi partilerin faaliyetlerini Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde sürdürmeleri gerektiği,  yine Anayasa’nın 14. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı düzenlenmiştir.

 

Anayasanın 69. maddesinin 6. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 103. maddesinde, bir siyasi partinin Anayasa’nın 68. maddesinin 4. fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak bu nitelikteki fiillerin işlendiğinin ve odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verileceği belirtilmiş, fıkranın devamında da bir siyasî parti; bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin tüm organlarınca zımnen veya açıkça benimsendiği, yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılacağına işaret edilmiştir.

 

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11.maddesinin 1. fıkrasında, herkesin barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise bu hakların kullanılmasına, ulusal ve kamusal güvenliğin korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla kanunla kısıtlama getirilebileceği ilkesi kabul edilmiştir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi terörün kınanmamasını dahi siyasi partilerin kapatılması için yeterli bir gerekçe olarak kabul etmiştir.  

 

Siyasi parti yönetici ve üyeleri demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyetlerine devam etmeli, terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olmamalı, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamamalıdır.

 

Bu bağlamda, Halkların Demokratik Partisi yönetici ve üyelerinin beyan ve eylemleriyle demokratik ve evrensel hukuk kurallarının kabul etmeyeceği şekilde davrandıkları, PKK terör örgütü ve bağlı örgütlerle birlikte hareket ettikleri, örgütün uzantısı olarak faaliyetlerde bulunarak Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladıkları anlaşıldığından adı geçen siyasi partinin kapatılması Anayasa Mahkemesinden talep edilmiştir.”

 

Bundan sonra süreç nasıl işleyecek?

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP hakkında “kapatma” istemiyle bir iddianame düzenleyerek Anayasa Mahkemesi'ne gönderdi. Hazırlanan iddianamede HDP'nin 'terör örgütünün odağı' iddia ediliyor. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi Yüce Divan sıfatıyla yargılamayı yapacak. Başsavcılığın iddianamesi Anayasa Mahkemesi'nde dava iddianamesi olarak kabul edilecek. Bu iddianame üzerinden Anayasa Mahkemesi belirleyeceği bir tarihte yargılamaya başlayacak.

 

Hazine yardımının da kesilmesine karar verilebilir

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianamesi Anayasa Mahkemesi'ne gittikten sonra Anayasa Mahkemesi adeta bir mahkeme gibi o iddianameyi inceleyecek. Ardından usül yönünden eksiklik olup, olmadığına bakacak. Daha sonra iddianamenin kabulü aşamasında tensip tutanağı hazırlayacak.

 

Yargılama kapsamında HDP’den bir savunma istenecek. HDP Yüce Divan'da savunma yapacak. Anayasa Mahkemesi HDP'nin terör örgütünün odak olup, olmadığına karar verecek. Eğer Anayasa Mahkemesi 'odak' olduğuna karar verirse süreç kapatmaya kadar gidebilecek. Ancak odak olmanın derecesi de belirleyici olacak. Anayasa Mahkemesi bazı HDP'liler hakkında siyaset yasağı koyup, partiyi kapatmayabilir ya da Hazine yardımının kesilmesine karar verebilecek. Parti kurucularına siyaset yasağı gelmesi de Anayasa Mahkemesi'nin vereceği kararlar arasında yer alıyor.

 

Süreç nasıl gelişti?

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı Kobani İddianamesi'nde HDP'nin o dönem yöneticileri hakkında bir dava açılmıştı. 6-7-8 Ekim olaylarında HDP'nin Eş Genel Başkanları olan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ bu suçlamadan cezaevindeydi. HDP'ye yönelik terör örgütü PKK'yla ilişkili olduğuna dair oldukça kapsamlı bir iddianame hazırlanmış ve iddianamede HDP'nin terör örgütü ile ilişkili olduğu ve Kandil'le irtibatlı olduğuna dair çok sayıda tespite yer verilmişti. Bu tespitlerin ardından HDP'nin kapatılmasına giden hukuki sürecin oluşmaya başladığı ifade edilmişti.

 

İncelemenin temel dayanağı Kobani Olayları

 

TSK'nın gerçekleştirdiği Gara operasyonuyla birlikte siyasetten HDP'nin kapatılmasına yönelik sık talepler gündeme gelmişti. MHP Lideri Devlet Bahçeli çok açık bir şekilde HDP'nin kapatılması için adım atılması gerektiğini, kendilerinin de bu yönde gerekirse başvuru yapabileceklerini ifade etmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı geçtiğimiz haftalarda incelemesini başlatmıştı. İncelemenin temel dayanağı da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan Kobani iddianamesiydi.

 

HDP'li 9 vekil hakkında fezleke hazırlanmıştı

 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaklaşık 2-3 yıl Kobani iddianamesinin üzerinde çalışıyordu. Oldukça kapsamlı olan iddianamede HDP'nin o dönemki Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri bu iddianameyle sanık kürsüsüne oturtulmuştu. Kısa bir süre sonra o iddianameyle birlikte yargılama da başlayacaktı. Halen milletvekili olan 9 HDP'li hakkında fezleke hazırlanarak Meclis'e gönderilmişti. Bu milletvekillerinin de dokunulmazlıklarının kaldırılması ve yargılanmasının yolunun açılması ifade edilmişti.

 

Yargıtay Başsavcılığı iddianamesini hazırladı

 

Fezleke süreci Meclis'te devam ederken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı hem Kobani İddianamesi hem de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Kobani olayları çerçevesinde hazırlanan fezlekeleri inceledi. Bu incelemesini neticelendirdi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP'nin kapatılması talebiyle resen Anayasa Mahkemesi'ne iddianamesini düzenleyerek davasını açtı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamenin detayları ortaya çıktı.

Buna göre Başsavcı tarafından hazırlanan iddianame 609 sayfadan oluşuyor. Aralarında HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile önceki eş genel başkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın da bulunduğu 687 HDP'li için siyasi yasak isteniyor. Başsavcılık iddianamesinde hazine yardımının kesilmesi ve partinin mal varlığına tedbir konulması talep ediliyor.

 

Tunç: “Siyasi partilerin kapatılması elbette tasvip edilemez ancak…”

 

HDP’ye açılan bu davanın ardından TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, bir açıklamada bulunarak “Türkiye Cumhuriyeti Demokratik Hukuk Devletidir. Siyasi Partilerin uyacakları esaslar Anayasa ve kanunlarımızda bellidir. Siyasi partilerin eylemleri suç işlenmeyi teşvik edemez. Bir siyasi parti hakkında bu nedenle dava açılması ve karar verilmesi bağımsız yargının görevidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, HDP hakkında, PKK ve bağlı örgütlerle birlikte hareket etmesi gerekçesi ile kapatılması talebiyle açtığı davada kararı Anayasa Mahkemesi verecektir. Bu aşamada bağımsız yargının toplanan deliller ve dosya kapsamına göre vereceği kararı beklemek gerekir. Siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Siyasi partilerin kapatılması elbette ki tasvip edilemez. Ancak HDP, Türk yargısının, uluslararası hukukun terör örgütü olarak kabul ettiği örgütlerle arasına mesafe koymamakta direnmeseydi, böyle bir gündem olmayacaktı.” dedi.

 

ETİKETLER : Bartın TBMM Adalet Komisyonu Başkanı AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç HDP Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP kapatma davası
Diğer SİYASET haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›