“Türkiye’nin imajı zedelenecek”

Almanya’da hem Eyalet hem de Federal Meclis’inden geçen ve Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulan yeni Göç Yasası’nın yürürlüğe girmesinin ardından yaşanabilecek suistimaller ve umut tacirliği ile ilgili endişeleri olduğunu söyleyen Bartın’ın Almanya’daki gururu Hasan Kurtuluş, önemli uyarılarda bulundu. Yasanın onaylanacağına bel bağlayan bazı fırsatçıların şimdiden Almanya’ya gitme hayali kuran vatandaşlarımız üzerinden umut tacirliği yapmaya başladığını ifade eden Kurtuluş, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarını fırsatçıların tuzağına düşünmemek için bir dizi önlem alması ve ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde süreci yönetmesi gerektiğini söyledi. Eğer dikkat edilmezse sahtekarlıkların ve suistimallerin sayısının artacağına işaret eden Kurtuluş, insanlar mağdur oldukça da Türkiye’nin imajının zedeleneceğine dikkat çekti.
Bu haber 2019-09-12 09:29:58 eklenmiş ve 216 kez görüntülenmiştir.

 

 

 

 

Erkan Hızoğlu

 

 

 

Aslen Gürgenpınarlı olan ancak 7 yaşından bu yana Almanya’nın Hannover kenti yakınlarındaki Lehrte kasabasında yaşayan Türkiye kökenli iş adamı Hasan Kurtuluş, bundan 28 yıl önce kurduğu KURT Zeitarbeit GmbH şirketi ile ülkemizin ve Bartın’ın adını Avrupa’nın göbeğinde temsil ediyor.

 

Yaz tatilini her yıl olduğu gibi memleketi olan Bartın’da geçiren Hasan Kurtuluş EYBEY Medya’ya açıklamalarda bulundu. Bartın’ın ismini ve insanının çalışkanlığını Almanya’da imza attığı birbirinden başarılı projelerle temsil eden Kurtuluş, “Hazır gelmişken Bartınlılara bir konuda uyarıda bulunayım” dedi ve Almanya’da yakın zamanda yürürlüğe girmesi beklenen yeni Göç Yasası’nın yetirecekleri hakkında bilgiler verdi.

Kurtuluş şunları söyledi:

1 Ocak 2020 tarihinden itibaren de yürürlüğe girecek

 

“Şimdiye kadar böyle bir yasaya ihtiyaç yoktu. Biliyorsunuz, AB 29 ülkeden oluşuyor. İngiltere çıkmayı düşünüyor ama Almanya’nın güçlü bir ekonomisi var. Hala ihracat rekoru kırıyor. Ama nüfusu hızla yaşlanıyor. Almanların yaşam süresi arttı, insanlar geç ölüyor. İntihar vakaları azaldı. Refah düzeyi artınca insanlar daha sağlıklı ve uzun yaşamaya başladı. Trafik azaldı, hava kirlilği gibi insan yaşamını olumsuz etkileyen faktörler ortadan kalktı ya da azaldı. Bununla beraber Almanların doğum hızı da paralel olarak azaldı. Eskiden çok çocuklu ailelere sahip olan Almanlar artık ya tek çocukla yetiniyor ya da en fazla 2 çocuk sahibi oluyor. Bu durum da direkt olarak işgücünü etkiliyor. Çünkü böylesine büyük bir ekonomiye sahip olan ekonomisi üretime dayalı olan Almanya’da önümüzdeki dönemde çok daha fazla genç işgücüne ihtiyaç duyulacağı bir gerçek. Almanya demografik durumunun kötüye gittiğini gördü ve buna tedbir almak zorunda olduğunu anladı. Bu durumda dünyada 3 ülke var. Almanya, İtalya ve Japonya... İtalya’nın bunu yapacak parası yok, ekonomisi iyi değil. Ama Almanya öyle değil. Alman hükümeti zaten ne zamandan beridir AB üyesi ülkelerden gençleri alarak hemşire, doktor, hasta bakıcı gibi işlerde çalıştırarak işgücü ihtiyacını bir şekilde karşılıyordu. Mesela yakın bir zamanda daha Azerbaycan’dan 120 kadar doktor getirerek hastanelerinde çalıştırmaya başlattı. Ama bu uygulamalar yetmeyince yeni bir Göç Kanunu’nun hazırlanarak yürürlüğe sokulması kaçınılmaz oldu. Yani denetimli, kontrollü, Alman ekonomisine ve toplumuna faydalı olabilecek meslekleri devlet kontrolüyle, sınırdan kaçak olarak değil azul olarak değil, kalifiye eleman istiyor. Bunun için de yasal bir altyapı pazırlığı gerçekleştirdi. Bunu yapmadan önce bir kaç yıl öncesinde Mavi Kart uygulamasını hayata soktu Almanya. Almanların ‘pozitif liste’ dediği bir liste vardı. Çok fazla eleman ihtiyacının olduğu mesleklerde bir nevi acil butonu gibi kullanılacak ihtiyacı karşılayacak olan bir liste bu. Ama Mavi Kart da yeterli gelmedi. Peki bunun üzerine ne yaptılar? Büyük koalisyon dediğimiz Hıristiyan Demokrat Parti ve Sosyal Demokrat Parti aralarında anlaşarak bu kanunu çıkartıp yeni Göç Kanunu’nu Meclis’e sundu. Meclis de bunu onayladı. Ancak Almanya’da iki Meclis var. Biri Eyaletler Meclisi diğeri ise Federal Meclis. İki Meclis de kanunu onayladı ve Cumhurbaşkanı’nın önüne koydu. Cumhurbaşkanı da büyük bir ihtimalle bu yıl içinde belki de 10. ayda onaylayacak ve 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren de yürürlüğe girecek.

 

Standartlara uygunluk için gerekli eğitim verilecek

 

Bu kanunun içinde küçük ama önemli detaylar var. Bu detaylardan 3 tanesi ise en fazla öneme sahip şartlar olarak karşımıza çıkıyor. Bunlardan ilki kişinin Almanya’ya geldiği ülkeden almış olduğu karnelerin ve sertifikaların Almanya’da geçerli standartlara uyumu. Bunlar Alman standartlarını karşılamaz ise kişi ya kendi memleketinde eksiklerini giderecek ya da Almanya’da standartlara uygunluk için gerekli eğitimleri alacak.

 

Hem para kazanıyor hem de dil açığını kapatıyor

 

Bir diğer önemli detay; A1, A2, B1, B2, C1 ve C2 diye bütün AB ülkelerinde geçerli dil kursu lisansları var. Bunlardan en çok B2 isteniyor. B2, bireyin Almanya’da günlük tüm ihtiyaçlarını başkasının yardımına ihtiyaç duymadan karşılayabileceği seviyede bir Almanca’ya sahip olmayı gerektiriyor. Kanun bunu da ikiye bölüyor. ‘Şartları uyan yeteri kadar yurt dışından işçi gelmez ise, ve işveren razı ise, ben kişinin B1 imtihanını memleketinde yapıp Almanya’ya gelmesine hak tanıyorum.’ diyor. Ancak kişinin Almanya’da mağdur duruma düşmemesi için de burada yarım gün çalışabilmesine yarım günde kursa gitmesine olanak sağlıyor. Kişi hem yarım gün çalıştığı için maaşının yarısı da olsa para kazanmış oluyor, hem de kursa giderek dil açığını kapatabiliyor. Ama bunlar belirli meslekler için geçerli.

 

Liste her ay güncelleniyor

 

Bazı meslek gruplarının ise bir doktor gibi bir mimar gibi çok fazla bilgisi yok. Mesela marangozluk gibi, mesela tır şoförlüğü gibi. Bu gibi durumlarda da yasa diyor ki, ‘Eğer işverenin razı geliyorsa çok fazla Almanca bilmene gerek yok’. Yani belli meslek gruplarına muafiyet tanınıyor. Bu muafiyet de daha önce bahsettiğim pozitif listeden çıkıyor. Alman İş Kurumu, her ay bu listeyi ihtiyaç duyulan meslek gruplarını göz önünde bulundurarak güncelliyor.

 

“Biz de yapıyoruz”

 

Fakat Almanya’da bu gibi dil kurslarını açabilmek içinde hükümet belli başlı eğitim kurumlarına izin veriyor. Mesela Goethe Enstitüsü gibi... Bazı yerler dil sınavları konusunda kolaylık sağlıyor. Mesela biz de yapıyoruz. Kişiden A1 ve A2 seviyelerini kendisinin halletmesini istiyor sonra da B1 ve B2 için kişiyi Skype üzerinden bir Almanca öğretmenin önünde sınava tabi tutuyoruz ve seviyesini belirleyebiliyoruz.  Kişinin Almanya’ya kadar gelip masraf yapmasına gerek kalmıyor böylece.

 

“Sayısının artmasından endişe ediyorum”

 

İşte tam da bu noktada suistimaller başlayabiliyor. Biri çıkıyor ‘Ben işçi adaylarını Almanya’ya getireceğim’ diyor. Ne getireceksin Almanya’ya? B1 ve B2 sınavlarını geçmeden ne çalışma ne de oturma lisansı alamayacağından kişi zaman zaman mağduriyetler yaşayabilir. Bu kişi yabancı bir memlekette neden mağdur olsun? Yazık değil mi? Ama hesap başka, Almanya’ya götürdüğü için kişiden para alacak. Fakat Almanya’da barındıramayacak. Çünkü yasalar belli. Şartları sağlıyamıyorsan ne oturum izni var, ne de çalışma izni. Bunların sayısının artmasından endişe ediyorum. Çünkü bunlar arttığında bir gün Türkiye’nin yolunu tamamen kapatacaklar ve artık Türkiye’den işgücü temin etmemeye başlayacaklar. Zaten Türkiye’den işgücü temin edilmemesi için Alman Sol Parti Die Linke de talepte bulundu. Kabul edilmedi ama buna zemin hazırlanmamalı.

 

Almanya işgücü noksanlığı yaşayacak

 

Her yıl 130 bin ila 200 bin kişi arasında Almanya’nın yeni kalifiye genç işgücüne ihtiyacı var. Bunun belki 35-40 bin belki de 50 bin civarında olanı Türkiye’den gelebilecek yetişmiş, üniversite mezunu işgücü tarafından karşılanabilir. Şu anda Almanya’da doğum oranı en yüksek olan nesil 1960 ile 1967 arasında doğanlar. Şu anda Almanya’daki iş gücü piyasasında en fazla bu yıllar arasında doğanlar çalışıyor. Bu yıllarda doğan çalışanlar 8 ila 13 yıl sonra emekliye ayrılacaklar. O zaman Almanya’nın sırtına bir yük daha gelecek. O zaman emekliye şimdiki gibi 150-200 bin kişi ayrılmayacak, 1,5 milyon 2 milyon kişi ayrılacak ve o zaman Almanya işgücü noksanlığını çok daha fazla yaşayacak. Bunu gördükleri için ön almak adına Göç Yasası’nda değişikliğe gittiler ve böyle bir hazırlık yaptılar.

 

Vatandaş uyanık olmalı!

 

Ama burada en fazla dikkat edilmesi gereken insanların umutları üzerinden para kazanmaya çalışan umut tacirleri. Bunlara fırsat verilmemeli. Vatandaşlarımız uyanık olmalı. İşgücü piyasasında Almanya’da hizmet veren bizim ki gibi şirketler Alman İşkurumu’nda kayıtlı firmalardır. Vatandaşlarımız kendisini Almanya’ya çalışmaya götüreceği vaadinde bulunan kişi ya da firmalardan öncelikle Alman İş Kurumu’na kayıtlı olup olmadığını sorgulamalı. Eğer kayıtlı değilse uzak durmalı. Çünkü piyasada insanlardan para talep ederek nasıl kandırdıklarını duyuyoruz.

 

“Türkiye 40-50 yıl sonra Almanya gibi olabilir”

 

Türkiye’nin Almanya’nın içinde bulunduğu bu durumdan nasıl faydalanabileceğine gelecek olursak, Türkiye’ye farklı açıdan bakmamız lazım. Bir kere artık Türkiye’de üniversite sayısı 200’ü geçti. Gençlerimiz artık eskiye nazaran çok daha fazla üniversite mezunu olmak için gayret sarfediyor. Bunu yaparken de geçmişe göre artık daha geç hayata atılıyor, daha geç evleniyor ve daha geç çocuk sahibi oluyor. Üstelik artık eskiden olduğu gibi çok cocuklu ailelere de az rastlanıyor. Ekonomik kaygılar ve bazı başka sıkıntılarla 1, en fazla 2 çocucuğu yeterli görüyor gençlerimiz. Bu durum da Türkiye’nin bundan 40-50 yıl sonra Almanya’nın şu anda yaşadığı demografik sıkıntıyı yaşayacağının göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu yüzden de aslında Türkiye’den fazla kişinin Almanya ve benzeri ülkelere göç etmesinin önüne geçilmek isteniyor.

 

Ciddi paralar kazanacaklar

 

Ama eğer bizler ülkemizden Almanya’ya giden gençlerimizi kontrollü bir şekilde gönderebilirsek bunun ülke ekonomisine avantajı da olacaktır. Çünkü giden gençlerimiz orada başarılı oldukları takdirde ciddi paralar kazanacaklardır. Çünkü işçi olarak gitmeyecekler, meslek sahibi olarak gidecekler. Türkiye’ye gelen bir Türk’ün ortalama 1150 Avro para harcadığı biliyor. Ülkemize gelen bir Alman ise 750 Avro harcıyor. Yani Almanya’dan gelen Türk daha fazla harcıyor. Aslında bu ekonomik açıdan bir zincir.

 

“Vali Güner’e bilgi verdim”

 

Aslında Türk Devletinin burada yapması gereken çok önemli bir şey var. Emniyet, İş Kurumu ve Dışişleri Bakanlığı işbirliği yapmalı. Şu anda bunun önemini anlayamadılar bence. Vatandaş zaten bilmiyor. Bundan 2 ay önce geldim Bartın’a ve Sayın Valimiz Sinan Güner’e bu konuda, bilgi verdim. Elinden gelen desteği vermeye hazır olduğunu söyledi ama henüz kanun çıkmadı. İşkur burada önemli rol oynamalı. Vatandaşlarımız da kendisini Almanya’ya götüreceği taahhüdünde bulunan kişi ya da firmalara gözü kapalı inanmamalı, araştırmalı. İşkur’a sormalı bir kere o şirket Almanya’da konuşlu olsa bile acaba İş Kurumu ile bir işbirliği var mı diye.

 

“Benim işgücüne ihtiyacım var”

 

Zaman zaman pipayasada böyle sahtekarlıkları görüyor, duyuyoruz. Şimdilerde de fırsatçılar kol geziyor. Bakın düşünün ben Almanya’da 28 yıldır bu işi yapıyorum, 16 şubem ve kayıtlı 920 tane elemanım var şirketlerde çalışan. Ama ben bile cesaret edemiyorum daha yasa çıkmadan bu konuda insanlara bırakın ‘seni götüreyim’ demeyi ileriye dönük taahhütte dahi bulunmayı... Ben istiyorum ki, ortada böyle bir imkan var iken memleketimin isnanı faydaalansın bir Bartınlı’yı dahi oraya götürüp iş imkanına kavuşturabilirsem ne mutlu bana. Bu sayı belki 1 olur, belki 100 olur bilemem. Açık ve net olan şu, biz şirket olarak kişiden kendisini Almanya’ya götürmek için tercümanlık ya da danışmanlık hizmeti adı altında hiç bir şekilde para talebinde bulunmuyoruz. Aslında kimsenin para istememesi lazım. Ben parayı eleman isteyen Alman müşteriden zaten alıyorum. Benim umudunu Almanya’ya gitmeye bağlamış insanların parasına değil işgücüne ihtiyacım var. Bunun dışında düşünen ve hareket edenler, kişilerden para talebinde bulunanların büyük çoğunluğu ise para sızdırma derdinde olanlar. Bunlara dikkat edilmesi gerekir.

 

Türkiye’nin imajı zedelenecek!

 

Eğer dikkat edilmez ise sahtekarlıkların ve suistimallerin sayısı artacak, insanlar mağdur oldukça da Türkiye’nin imajı zedelenecek. Sonra Türk firmalarına olan güven de yerle bir olacak. Bir de bakmışsınız Almanya kapısı Türklre kapanmış... Kimse böyle bir şey olmasını elbette istemez. Bunun için herkese önemli görevler düşüyor. Bizler işimizi her zamankinden daha titiz yapacağız, devlet ilgili kurumlar arasında gerekli işbirliği mekanizmasının sağlıklı işlemesini sağlayacak, herkes uyanık olacak ve sahtekarlara fırsat verilmeyecek. Başka türlü Türkiye ve Türk insanı zarar görür. Bunun için devletin yurtdışına meslek sahibi ya da işçi götürmek isteyen firmalara yetki belgesi vermesi ve onlara Emniyet Genel Müdürlüğü, Türkiye İş Kurumu ve Dışişleri Bakanlığı ile işbirliği içinde olmasını tavsiye etmesi lazım. Almanya’daki firmaya ‘önce sen kendi temiz belgeni getir’ demesi lazım devletin. Kim bilir belki de Türkiye’de bilinmeyen ama Almanya’da sabıkalı, iflas etmiş bir firma. Bunlar araştırılmalı vatandaşların mağdur olmaması için.”

 

ETİKETLER : Bartın Almanya Hasan Kurtuluş yeni Göç Yasası
Diğer YAŞAM haberleri
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›