Mesut Özil


Bu makale 2021-02-04 12:28:23 eklenmiş ve 351 kez görüntülenmiştir.
ZEKAİ PEKERBAŞ

 

 

 

İkinci paylaşım savaşının taraflarından ve uyguladığı politikalar nedeni ile sebeplerinden birisi olan Almanya, savaşta uğradıkları kayıpları telafi etmek ve ülkelerini yeniden inşa etmek için 1955 yılından itibaren diğer ülkelerden ‘’misafir işçi’’ adı altında aldıkları iş gücü ile işçi açıklarını kapatmayı amaçlamıştır. İtalya’dan alınan işçiler yetmeyince İspanya, Yugoslavya ve Yunanistan ile işgücü anlaşmaları yapılmış, aynı dönemlerde işsiz nüfusu hayli fazla olan Türkiye ile 30 Ekim 1961’de İşgücü Alımı Anlaşması yapılarak vatandaşlarımızın oluşturduğu ilk kafile Kasım 1961 yılında yaşamlarını devam ettirmek için Almanya’ya gitmiştir. Günümüzde ekonomi mucizesi olarak ifade edilen yapının kurulmasında Almanya’nın sanayi devrimini tamamlamasının, bilgi birikimi bulunmasının yanı sıra göçmen işçilerin katkıları yadsınamaz. Özellikle birinci ve ikinci kuşaktakilerin,  Almanların yüksek ücret istedikleri işlerde daha az ücretle çalıştıklarını veya Almanların çalışmak istemedikleri, reddettikleri sektörlerde iş yaptıklarını görüyoruz. Bugün sayıları 2,8 milyonu bulan Türkiye kökenli nüfus içerisinde üçüncü ve dördüncü kuşaktan bahsetmekteyiz. Bu kuşaklar içerisinde bulundukları Alman toplumuna uyum sağlayarak sosyal ve iş yaşamında yer almışlardır. Alman eğitim sistemi içerisinde okul öğrenimlerine devam etmekte, Almanca bilgileri yeterli olup iki lisan konuşabilmektedirler. Bu kuşağın  sivil toplum örgütlerinde ve sportif faaliyetlerde bulunduklarını, hayli  başarılı olduklarını izliyoruz.

Özellikle futbol eğitimlerini Almanya’da almış, ilgi ve beğeni ile izlediğimiz  Türk sporcular içerisine şu isimleri katabiliriz. Erdal KESER, İlhan MANSIZ, Ümit DAVALA, Erol BULUT, Yıldıray BAŞTÜRK, Nuri ŞAHİN, Mustafa DOĞAN, Hamit ALTINTOP, Tayfun KORKUT, Cenk TOSUN, Olcay ŞAHAN, Emre CAN, İlkay GÜNDOĞAN, Hakan ÇALHANOĞLU, Kaan AYHAN. İsimlerini yazamadığım Almanya ve Avrupa eğitimli birçok Türk oyuncu liglerimizde halen oynamakta.

Bu futbolcuların bir kısmı Milli Takımlarımızda, bazıları Almanya Milli Takımlarında ve kulüp takımlarında yer almışlardır; ancak hepsinin ortak noktası futbol temel eğitimine küçük yaşlarda başlamaları ve gelişimlerinin  sistem içerisinde devam etmesidir.

Ailesi çalışmak için 1970’lerde misafir işçi olarak Almanya’ya giden, aktif futbolculuğunda becerilerini beğenerek izlediğimiz, dünyada marka olmuş kulüplerde oynayan, Fenerbahçe’ye transferi sebebiyle hakkında hayli konuşulan Mesut ÖZİL’in hikayesine beraberce göz atalım.

-Üçüncü kuşak gurbetçi olan,  Gelsenkirchen şehrinde diğer ülkelerin göçmenlerinin bulunduğu banliyöde doğan, ailesinin maddi zorlukları aşmak için düşük ücretli işlerde çalıştığı, futbola  mahallesinde ‘’maymun kafesi’’ tabir edilen sahada başlayan, gününün büyük bölümünü top ile oynayarak geçiren…

-Başlangıçta Türk olduğu için kendisini kabullendirmekte zorluklarla karşılaşan, buna rağmen okul takımıyla beraber Westfalia 04, Schalke-Nord, Rot-Weiss Essen kulüplerinde futbol eğitimi alıp Schalke 04 kulübünün genç takımına gittikten sonra daha büyük rekabetlere hazırlanan…

-Schalke 04 takımının gençlerde Almanya birincisi olmasından sonra ülkemizde Galatasaray ve Beşiktaş kulüplerine önerilen, ancak idarecilerin (!) öznel değerlendirmeleri ( Denemeye gerek yok ) sonucu tercih edilmeyen, kendi kulübü ile profesyonel sözleşme imzalayan…

-Shalke 04, Werder Bremen, Real Madrid ve Arsenal’ da oynayan,  izlerken beğendiğimiz, hemşehrimiz diyerek övündüğümüz ve  sahiplendiğimiz…

-Türk olduğunu reddetmeyen, geleneklerine bağlı olduğunu,  evde Türk kültürüyle, dışarıda ve futbolda ise Alman kültürü ile büyüdüğünü ifade eden, sosyal duyarlılık projelerine katılan, düşünceleri doğrultusunda dünya görüşü olan…

-‘’Ben ve ailem her zaman Türk kalacağız; fakat doğduğum, yaşadığım Almanya’da kendimi iyi hissediyorum. Almanya Milli takımında niçin başarılı olmayayım’’ diyerek, milli takım tercihini yapan; bu kararında hayli zorlanan ve yaptığı tercih neticesinde olumsuz tepkiler ile karşılaşan…

-Alman toplumunda başarılı bir uyum örneği gösterilerek ödül alan, ayrıca yaptığı transferler ve sponsorluk anlaşmaları neticesinde ekonomik güç elde eden…

- Arsenal’den ayrılarak ülkemizde Fenerbahçe kulübüne gelen, geldiği kulübün 3.2 milyar lira olan değerinin 4.2 milyar liraya çıkmasına neden olan…

-Endüstriyel futbolun etkileyici unsurlarından sermaye gruplarını kazanç adına hareketlendiren; sponsorları ve reklamcıları sevindiren, sosyal medya mecralarını heyecanlandıran…

-Dünyanın yaşayan önemli futbol aktörlerinden bir tanesi olan, sergilediği oyun üzerine olumsuz yorum yapamayacağımız,  önce insan sonra futbolcu olarak görmemiz gereken Mesut ÖZİL.

 Futbolun sadece bir oyun olmadığı günümüzde; uluslararası siyasetin yarattığı siyasi sorunlar, ekonomik kazanç ile zararlar, inanç ve kimlik farklılıkları, ırk ayrımcılığı futbol üzerinde maalesef olumsuz etki yaratmakta. Bu nedenle Mesut Özil ve benzerlerinin bunlardan etkilenmediğini düşünmek yanlış bir yaklaşım olur. Üzerinde durulması gereken asıl konu,  Mesut Özil niteliğindeki oyuncuların ülkemizde de nasıl ve hangi yöntemler ile yetişebileceği olmalı. Mesut Özil ve arkadaşlarının her genç oyuncu adına olanaklar sağlandığı takdirde, doğru eğitimle beraber gelişebileceklerini ispat ettiklerini düşünüyorum. Zira futbol topunun ağırlığı, oyunun kuralları ve antrenman yöntemleri dünyanın her köşesinde aynı; ancak farklı olan oyuna nasıl baktığımız ve neler görebildiğimiz. Önceliğimiz sadece KAZANMAK  olduğu için ülkemizde  0-18 yaş aralığındaki  22.8 milyon gencimizi  GÖREMİYORUZ.

 

Sağlıkla kalın.

 

 

Diğer yazıları...
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›