ULUKAYA’DAKİ GİZEM


Bu makale 2021-01-13 11:45:21 eklenmiş ve 279 kez görüntülenmiştir.
HÜSEYİN BORAN

 

 

Selamnos bir doksanbeş boyunda iri kaslı, iri vücutlu, yeşil gözlü yakışıklı bir delikanlıdır.

O küçük yaştan beri, koyunları ve keçileri dağlarda otlatarak yaşamını sürdüren bir çobandır.

Hera ise yaratılırken Tanrı’nın biraz özen göstermesinden olsa gerek; mavi gözlü, uzun ve sarı saçlı, süt beyaz teniyle, yöredeki delikanlıların dikkatini çeken bir genç kızdır.

Esintili günlerde yürürken, arkaya savrulan saçları rüzgarın içinde haleler oluştururdu.

Zaman zaman, uğur saydığı sincapların ağzından düşen cevizleri yakalamaya, ormanların içerisinde odun toplamaya, solunum güçlüğü çeken babasına reçine teminine, ve ıhlamur toplamaya giderdi.

Bir gün Selamnos ve Hera, yeşilin cennet imajına büründüğü, derelerin çağıldayarak aktığı, güneşin ağaçların arasına zorla girdiği ve orman güllerinin kızıl bir renk oluşturduğu bir kesitte karşılaşırlar.

Başlangıçta, her iki gençten biri, diğerinin gözleri içinde sevgi sörfü yapmaya başlar. Bir, iki, üç buluşma derken bu aşk seli büyür gider.

Sonraları, Ulukaya’dan Drahna’ya ve oradan da Paphlagonia’a varan mesafelere sığmaz olur…

Neticede Hera’nın ailesi pek istemese de evliliğe karar verilir.

Evliliğin ilk yıllarında Selamnos ve eşi Hera çok mutludurlar.

Ne var ki, aniden bir rahatsızlık vuku bulur ve çiftten Selamnos yatağa düşer.

Başlangıçta sebebi anlaşılamamıştır bu hastalığın.

Bir çokları nazara bağlayarak geçer demiş. Günler, haftalar ve seneler tüketilir…Bir zamanların delikanlısı geçen zaman tüneli içerisinde erimeye başlar.

O iri kaslı, iri vücutlu Selamnos gitmiş, yerine zayıf çelimsiz biri gelmiştir. Dahası Çok çirkin bir hale de düşmüş.

Hera ise anlaşılmaz bir tavır içerisine girer. O artık seven kadın değil, nefret edendir. Duyan herkese “olamaz” dedirtir.

Nankör Hera, kocasına destek vermesi gerekirken, bırakınız desteği, ondan kaçmaya başlar. Bu arada zaman su gibi akıp gider. Yiğit delikanlı intihar edip kendine ait zamanı durdurmaya karar verir. Eylemini gerçekleştirmek için nefes nefese Ulukaya’nın zirvesine çıkar. Yankı yapan dağlara “Heraaaaaaa…” diye seslenir. Bir defa daha…bir kez daha derken Hera’nın masum yüzünün hayaliyle boşluğa bırakır kendini…

Aşk Tanrısı Eros başlangıçtan bu yana müdahale etmemiştir olaya. Göz pınarlarını dolduran aşk faciasının böyle sonuçlanmasını istememektedir.

Onun için Selamnos’un bedenini, yere değer değmez akıp giden yer altı suyu ve şelale şekline dönüştürür. Su sekline de gelse değişen bir şey yoktur Selamnos’ta. Taştan taşa vurarak akıp gider yine Karadeniz’e doğru. Yine ızdırap, yine acı, yine aşk feryadı…

Bu arada Eros olayın sonlanması konusunda çözümler üretir. Neticede Selamnos’un ızdırabını azaltmak için Ulukaya’ya bir kutsiyet kazandırır.

Kutsiyete göre; her kim Ulukaya şelalesinden su içerse, bir mendil ıslatırsa ya da yüzünü yıkarsa Selamnos’un acıları azalır. Bunun yanında su içen, mendil ıslatan ve yüzünü yıkayanlar, içlerinde gizemli kalmış kurtulmak istedikleri sevgi kırıntılarından arınırlar....

 

Diğer yazıları...
Köşe Yazarları
 ‹ 
 ›